2020 yılı hiç uğurlu gelmedi.
Depremler, çığ düşmeleri, uçak kazaları ve savaş.
Hepsinin de sonunda ölüm var.
Hele de son şehit haberleri.
Suriye’nin hep sıcak kalmasını isteyenler var.
Ancak bu sıcaklık en çok bizim yüreğimizi yakıyor.
Suriye’de yaşanan bir iç savaşta, komşuluk yapıp uzlaştırıcı olmalıyken, taraf olduk, cehenneme daldık.
Suriye topraklarında Fırat’ın doğusunda Amerika var.
Bir harekat yaptık, şehitler verdik, “dur” dediler, durduk.
Şimdi Fırat’ın doğusunda Amerika egemen.
Ve hava sahasını bizim uçaklara kapattılar.
Fırat’ın batısında da Rusya var.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz diye İdlib batağına girdik.
Bu kez “dur” diyen olmadı ama saldırı oldu ve şehitler verdik.
Burada da hava sahası bize kapalı.
Bu iki devlet dost görünüyor ama dost değil.
X
İdlib bir cehennem çukuru.
Bu cehennemde her gün gencecik Mehmetler yanıyor.
Kanlı olay günü internetin yavaşlatılması ve sosyal medyanın çalıştırılmaması, halk arasında dedikodulara ve bilgi kirliliği yaşanmasına neden oldu.
Hemen toplanması gereken yüce meclis toplanamıyor.
Oysa hemen toplanmalıydı.
Cumhurbaşkanı Putin ile görüşüyor, Trump ile görüşüyor, Merkel ile görüşüyor, Makron ile görüşüyor, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini, Nato’yu toplantıya çağırıyor, kendi meclisini toplayıp milletvekilleriyle görüşmeye fırsat bulamıyor.
Bunca şehitten sonra yas ilan etmek akıllara gelmiyor.
Söylenen, hep “misliyle karşılık verdik” politikası.
Bırakın artık böyle basit siyasetleri.
Toplumu ilgilendiren, şehit verdiğimiz canlar.
Bu canların kaç misline karşılık verildiği kimseyi ilgilendirmiyor.
Bir de çözümmüş gibi sınırları açıp, göçmenlerin Avrupa’ya yürümesi sağlanıyor.
Daha fazla şehit vermeden şu cehennem batağından bir an önce kurtulmanın yolları aranmalı.
Hem de zaman geçirilmeden…
|