Bir virüs ortaya çıktı, yavaşça ülkemize de girdi ve gündeme lök devesi gibi çöküverdi.
Her şeyi unutturdu bize.
Tam bir düzen değişikliği yaşamamıza neden oldu.
Hangi gazeteye baksanız, hangi televizyonu izleseniz, Corona Virüsü kaplamış.
Bize yedirilen gıda maddelerinden dolayı aklımız azalmışken, bir de bir virüsle cebelleşmeye başladık.
Hele kolonya, maske, eldiven, dezenfekte (arınma) malzemeleri gibi virüsten korunma aracı satanlar, işi tam bir ticarete döktü, 1liralık mal bin liraya satılır oldu.
Yani bu korkunç küresel salgın bile aklımızı başımıza getiremedi.
Hele marketlerde rafların boşalması, biraz da akıl eksikliğimizden, görgüsüzlüğümüzden ve aç gözlülüğümüzden olsa gerek.
Bir arkadaşıma bu konu ile ilgili bir ileti gelmiş, o da arkadaşlarıyla paylaşmak istemiş, bana da gönderdi.
İlgimi çektiği için, yazım hatalarına bile dokunmadan, ben de sizinle paylaşmak istedim.
Ne kadar yararlı olur bilemem.
Hadi bakalım, okuyalım;
“Ankara’da bir anastezist arkadaşım yazmış, çok beğendim ve katılıyorum. Sizlerle de paylaşmak istedim.
BİR VİRÜSÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.
Dostlar, bu Corona Virüsüne biraz da farklı bir açıdan bakmak zamanı geldi. İnsanoğlu olarak basit yaşamayı unuttuk.
Tüm bu karmaşık evrenin altında aslında birçok matematiksel yasa ve bir düzen var. Evren döngüleri dışına çıkan sistemleri çekiciler (attractor) aracılığı ile dengeye getiriyor. Bu, gezegen yörüngeleri için de geçerli. Doğadaki hayvan popülasyonları için de… Her şeyi bırakın, vücudunuzun dengelerine bir bakın.
Evren, gelişmiş bilgisayarlarınız var diye, akıllı evleriniz, telefonlarınız var diye, kıtalararası füzeler atabiliyorsunuz diye, sizi, canlı formlarından ayrı bir yere koymaz.
Robotik cerrahiyle safrakesesi alırsınız, olağanüstü cerrahi yöntemler geliştirirsiniz, epidural anasteziyle ağrısız doğum yaptırırsınız ve bunlarla büyük gurur duyarsınız, ayaklarınız yerden kesilir. Fakaaat, gün gelir insanlık tarihinin en eski sağlık sorunu tüm sisteminizi paramparça eder.
Starbuckus’tan kahve içmeden kendine gelemeyenler, tuzu dirsekten sektirip ekiyor diye 300 lira hesap ödeyenler, Kinoa tohumlu ekmek, argan yağı, çörekotu özü, ejder meyvesi peşinde koşanlar. Bir virüs gelir, hepimizi tarım toplumuna geçtiğimiz çağlara geri döndürür. Marketten un, bulgur, makarna yağmalarsınız.
3 bin liralık parfümüyle caka satan bizler, çare Eyüp Sabri Tuncer kolonyasıdır.
Gizli servisleriniz, bilgi birikiminiz, milimetrik hedef vuran silahlarınız vardır, ülkeleri karıştırır, savaşlar çıkarır, dünyaya hükmettiğinizi sanırsınız, bir virüs gelir tüm ticaret ağınız çöker, petrol fiyatlarınız düşer, evinizden dışarı çıkamaz hale gelirsiniz. Sanal imparatorluğunuz başınıza yıkılır.
Milyarlık evlerimiz, yatlarımız vardır, bir tsunamiye, depreme bakar.
Aslında evrenin tüm bilgeliği bir tohumun içinde gizli ve o tohum her baharda açıp gizi dışarı vuruyor. Tabi görebiliyorsak.
İnsan olarak farklı olmanın gereği paylaşmaktır, sohbettir, affetmektir, sevgidir, saygıdır, doğayla uyumlu olmaktır. Yoksa evren zaten bizi böyle hizaya getirir.
Sanırım insanoğlu olarak tekrardan basit yaşamayı öğrenmemiz gerekecek…”
|