Yer, Mardin.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) nden Sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, incelemelerde bulunmak üzere Mardin’de.
Bu arada Müstakil İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Mardin şubesinin açılışını yapıyor.
Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlamaya çalışan Bakan Yılmaz’a, yürekli bir gazeteci, akıllıca şu soruyu soruyor;
“Dönen PKK’lıların istihdamına yönelik bir çalışmanız var mı?...”
Ortalıkta buz gibi bir hava esiyor.
Bakan, kaçamak da olsa soruyu yanıtlamaya çalışıyor;
“Bölgede istihdama yönelik projelerimiz devam ediyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illeri bir yük olarak algılamıyoruz. Buna karşılık bölgeyi keşfedilmemiş bir potansiyel güç olarak görüyoruz.”
Şimdi, gazetecinin sorduğu, “dönen PKK’lıların istihdamına yönelik bir projeniz var mı?” sorusunun yanıtı bu mu?...
Böyle bir yanıt karşısında, soruyu soran gazetecinin ve o ortamda bulunanların bir şey anladığını, verilen yanıttan tatmin olduğunu düşünebilir misiniz?
xxx
Hani bir devlet büyüğümüzün “sindire sindire” diye bir söylemi vardı.
Mardin’de, bir gazetecinin sorduğu soruya, bakanı tarafından verilen yanıtı sindirebiliyorsa, söylenecek hiçbir şey yok.
Zaten sindire sindire, alıştıra alıştıra, alışa alışa bulunduğumuz noktaya gelmedik mi?
Daha nelere alışmak zorunda kalacağız?
Daha neleri sindirmek zorunda kalacağız?
Sindire sindire işkembemizin büyüdüğünü sananlar, bize daha birçok yanlışı doğru gibi sindirtmeye çalışacaklardır.
Hani yiyoruz ya!
Hani yutuyoruz ya!
İşin aslı böyle olmasa da yutturmacalar sürüp gidecek gibi geliyor bana.
Çünkü yalayıp yutan hala çoğunlukta.
Ne zamana kadar?
Ta ki yanlışı doğrudan ayırt edebilme yeteneğimizi yeniden kazanana kadar…
Gerçi bu yeteneğimizi törpüleyerek yumuşatanlar, yeniden kazanmamızı istemezler ama her şey de onların istediği gibi gelişmiyor.
Baksanıza, açılım açılım dediler, yüzlerine gözlerine bulaştırınca ne yapacaklarını şaşırdılar ve “süreci askıya aldık” dediler.
Bir de doğru ile yanlışı ayırt edebilseler…