Kimse alınmasın, gazetecilik konusunda düşündüklerimin azını yazacağım.
Gazetecilik kutsal bir meslektir.
Halkın doğru ve gerçek haber alması açısından gazeteci gözdür, kulaktır ve sestir.
Kısaca gazeteciliğin öznesi haberciliktir.
Haberi kim verir?
Muhabir verir.
Muhabirlik, gazeteciliğin anasıdır.
Hani geçtiğimiz gün Basın Özgürlüğü Günü idi ya!
O gün bir şeyler yazmayı düşündüm, elim varmadı.
Çünkü günümüzde gazetecilik can çekişiyor.
X
Yerel basın için yaygın basının alt yapısı denir.
Şimdilerde öyle mi bilemiyorum.
Yerel basına bakıyorum, vali şunları söyledi, belediye başkanları şunları yaptı, oda başkanları şöyle şeyle dedi.
Var mı başka bir şey?
Yaygın basın bunların nesine baksın.
Yaygın basının da yerel basından pek farkı yok.
Falan bakan kızını gelin etti, filan bakan oğlunu evlendirdi, cumhurbaşkanı şöyle dedi, vali, cumhurbaşkanımızın himayesinde dedi.
Yani biz bize benziyoruz.
Yaygın basında da yerel basında da habercilik böyle yapılmıyor mu?
Köşe yazarlığına gelince; ben, köşe yazarlığını gazetecilikten saymıyorum artık.
Çünkü önüne gelen köşe yazarı oldu.
Bilse de bilmese de aklına geleni yazan köşe yazarları çoğaldıkça çoğaldı.
Hele “gece saat 3, telefonum acı acı çaldı, açtım, bir baktım sayın başbakanım” diye köşe yazanları unuttunuz mu?
Evimize yakın bir cami var.
Vakit ezanlarını okuyan müezzin, ezan sonrası, evimizden çıkmamamızı tembihleyerek, “virüsle mücadelemiz devam ediyor” diye habercilik yapmıyor mu?
Televizyonların Watsap hattı numarası vererek, “çekin, gönderin, yayınlayalım” gibi cıvık habercilik politikalarına ne demeli?
Gülmekten çatlıyorum.
1960 lı yıllardaki muhabirlik yıllarıma dönüyorum, hurufat, katrat, kumpas, pedal, kağıt – kalem, mürekkep ve kağıt kokusu, manyetolu telefon ve gazetecilik.
Yalan haber, masa başı haber, yandaşlık – yalakalık, haberden çıkar sağlama, kopyala – yapıştır, aferin bekleme yoktu.
Doğru habercilik, haber takipçiliği, haberde dürüstlük ve gazeteci refleksi vardı.
Hem o yıllarımı hem de o yıllarda yaptığımız gazeteciliği düşünüyor, özlüyor ve üzülüyorum…
|