10 Mayıs Pazar günü saat 11.00 i iple çekiyorum.
Bu salıverilmenin Pazar gününe denk getirilmesini de anlamış değilim.
İki aydan bu yana evde volta atıyorum, 4 saatliğine sokağa çıkıp parkta volta atacağım.
Gazeteci kimliğim var, sokağa çıkabilirim, gözlem yapıp gördüklerimi yazma fırsatı bulabilirim ama hem İstanbul’dan hem hane içinden, “evlad – ü ayal” in dayatmaları var ki biri uzaktan, öteki hane içinden baskı üstüne baskı yapıyorlar.
“Aman ha dışarıya çıkma” diye.
Sanki ben canımın, yaşamın değerini bilmiyormuşum gibi.
70 li yaşların dördüncü çeyreğindeyim.
Şunun şurasında 80 li yaşları yakalamama az kaldı.
Bu kahrolası virüs, bana rahat yatakta ölmenin ne demek olduğunu öğretti.
Çile çekmeden, çektirmeden pıt diye gitmek, virüsle boğuşup mat olmaktan daha iyi olduğunu düşündüğüm için, bu “evden çıkma” baskılarına katlanıp duruyorum.
Aslında bu mevsim yazılarımı Akdeniz şeridinde, güzel bir coğrafyadan yazardım ancak bu namert virüs yolumuzu kesti.
Yazılarımda kendimden söz etmek adetim değil ama dünyayı kasıp kavuran bu kahpe virüs, beni böyle bir yazıya zorladı.
X
Bu arada kafama takılan bazı konulardan da söz etmeliyim;
Yakında AVM ler açılacakmış ama camileri için yasak sürüyor.
65 yaş üstü yaşlılar ile 20 yaş altı çocuk ve gençlere uygulanan sokağa çıkma yasağına bir türlü akıl erdiremedim.
Yasaklı olduğu halde sokağa çıkma cesareti gösteren, yüzbinlerce insana kesilen para cezaları nereye gidiyor, merak ediyorum.
X
Biri çıkıyor, “salgın kontrol altında” diyor.
Başka biri çıkıyor, “bu virüsle yaşamaya alışmalıyız” diyor.
Şaşıp kalıyoruz.
Son açıklamalarıyla Sağlık Bakanı pek rahattı ama ben bir şey anlayamadım.
“Normalleşme olmayacak.”
“İkinci döneme geçiyoruz.”
“Türk halkının pratik zekasına güveniyorum.”
2 aydan bu yana evde kapalı kaldığımdan olsa gerek, benim de kafam karıştıkça karışıyor.
Şimdilerde varsa yoksa darbe tartışması.
Bıktırdı.
Sormayı unuttum, sizler nasılsınız?
Hadi bakalım, Pazar günü saat 11.00 i bekleyelim…
|