Yazdık, çizdik olmadı.
Olamadı.
Aman sokağa çıkmayın dediler, çıkıldı.
Bizim gibi kurallara uyanlar çıkmadı ama balkonumuzdan, sokaklarda dolaşanları gördükçe acıdık, hüzünlendik.
Kendi sağlığını hiçe sayanların, toplum sağlığına saygısızlıklarını gördükçe “biz bu kadar duyarsız mıydık?” diye düşündük.
Evet, çok duyarsız olduğumuzu üzülerek gördüm.
26 Mayıs şeker bayramının son günüydü.
Biz, kurallara uyma konusunda evlerimizden 70 gündür çıkmıyorduk.
Saat 24.00 den sonra bir baktık, sokaklar, caddeler insan ve araç kaynamaya başladı.
Yahu biz aptal mıyız, biz de çıkalım demeye kalmadan, evimizin önündeki caddede, araçlarının içinden silah sıkanları gördük.
Kornalarını da susturmuyorlardı.
Neyi kutluyorlarsa.
İnsanları, özellikle de gençleri eve kapatmak nasıl bir uygulamadır?
Bilemedik.
65 yaş üstünde olduğumuz için, balkondan gördüklerimizden tüylerimiz ürperdi.
Vali, elini taşın altına koymuş, her sorana yanıt vermeye çalışıyor.
Bana göre valiyi yalnız bırakan belediyeler, kendilerine göre ve ben odaklı şovlar yapmaktan geri kalmıyorlar.
Hani hep ayni gemideydik.
Yok kardeşim, ortada bir gemi de yok, gemiyi görüp kendini kurtarma çabası gösteren yurttaş da yok.
Bu virüs salgını er ya da geç bitecek.
Bela bittikten sonra, elimizde propaganda olarak ne kalacak?
Vallahi de billahi de bilmiyorum.
Yüzüme sinek kondu, kışlayın.
Elim incindi, ovuşturun.
Önümden çekilin, göremiyorum.
Ve bana değmeyin, ben de size değmeyeyim.
Galiba yanlışlık bende.
Hani 70 gündür evde kapalı kaldım ya!
Böyle saçma sapan düşüncelerle boğuşup duruyorum işte.
Sahi siz ne yapıyorsunuz?
Yoksa siz de benim gibi dangalakça düşüncelerle mi boğuşuyorsunuz?
Ne diyelim?
Biz galiba bunları hak ettik…
|