Bektaşi bir gün.
Bektaşi demiş ki.
Bektaşi gibi adam.
Peki, Bektaşilik nedir?
Bektaşi kimdir, Bektaşi kime denir?
Bektaşiliği anlatmadan önce kendi düşüncemi söyleyeyim;
Bektaşilik, Hacı Bektaş Veli’nin çekirdeğidir.
Bektaşilik, Nasrettin Hocadır.
Bektaşilik, Aziz Nesin’dir.
Bektaşilik, düşüncedir, mizahtır, hicivdir.
Ve Bektaşilik bir yaşam biçimidir.
Herkes Bektaşi’yim diyebilir ancak Bektaşilik o kadar kolay değildir.
Başta hoşgörülü olmak gerek.
Hoşgörülü olmak da yetmez, bilgi birikimli, engin gönüllü, bağışlayıcı ve eksikliği görmezden gelmek gerek.
Bektaşilik felsefedir.
Düşünen, soran, sorgulayan, çözüm arayan ve açıklayandır Bektaşilik.
Bektaşilik, adam olmaktır.
Bilgeliktir, yol göstermek, yön vermektir.
Ve Bektaşi olmak o kadar kolay değildir, zor iştir.
Sosyal medyada Bektaşilik diye baktım, bilgi kirliliğinin yanı sıra doğru bilgilere de rastladım.
Herkes Bektaşi’yi içki içen, lafını esirgemeden söyleyen, patavatsız biri olarak tanır ve öyle bilir.
Bektaşilik, bunların dışında bir gerçek hayattır.
Sosyal medya bu konuda ne diyor derseniz, çok şey diyor.
Bektaşiliğin kökeni 13. Yüzyıldır ve piri Hacı Bektaş Veli’dir.
Edebiyatı ve kültürüyle, Türklere özgü bir yoldur.
Bektaşilik kendi arasında Çelebiler ve Babagan diye iki kola ayrılır.
Bektaşilik, Alevilikte olduğu gibi 12 imama saygılıdır.
Sonuç olarak; büyük bir düşünür olan Hacı Bektaş Veli’yi pir, yani önder olarak gören, onun yolundan gitmeyi amaç bilen kimselerin bağlı bulunduğu bir düşünce yoludur.
Bu kadarla yetineyim ancak günümüzdeki sonradan üretilmiş çakma tarikatlarla karıştırmamak gerek.
Çünkü günümüzde, uçkur fetvası veren o kadar tarikatlar türedi ki neredeyse İslam’ı , Müslüman’lığı unutturma noktasına sürüklediler toplumu.
Bocalayıp duruyoruz işte…
X
Not; Bir önceki “Söz Savunmanın ama Savunmaya Söz Verilmedi” başlıklı yazımı yazdığım sırada gerginlik sürüyordu.
Ve sonunda savunma direne direne kazandı.
Peki, kaybeden kim?
Konu, ısıtılıp ısıtılıf sofraya koymak için temcit pilavına döndürülür mü?
Bekleyip göreceğiz…
|