Yangın, yalnız ateşle çıkmaz.
Çeşitli yangınlar vardır ki kıvılcım görünmez, alev görünmez.
Örneğin; yürek yangını.
Evladını kaybetmiş bir ana – babanın, yürek yangınını söndürebilecek su bulunabilir mi?
Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde bulunan bir havai fişek fabrikasında patlamalarla birlikte yangın çıktı.
Yangın söndürüldü ama o karmaşada canını yitirenlerin yakınlarının yüreklerindeki yangını söndürebilir misiniz?
Ülkeyi sorarsanız zaten yangın yerine dönmüş durumda.
Bir yanda işsizlik, bir yanda ekonomideki sıkıntı, bir yanda depremler, bir yanda coronavirüs salgını.
Daha sayayım mı?
İçinizi karartmamak için saymayayım, burada keseyim.
X
Keşke ortalık gerçekten günlük güneşlik olsa.
Ama olmuyor, olamıyor.
Gerginlik üstüne çeşitli gerginlikler yaratılıyor.
Düşünüyorum da bu gerginlikler, birilerinin işine yarıyor mu acaba?
Gazetecilerin hiçten nedenlerle tutuklanması, muhalif televizyonların karartılması, neyi çözebilir ve kimin işine yarayabilir?
Savunmanın yok sayılması, barolarda çoklu sistem dayatması, neyi çözebilecek ve kimin işine yarayabilir?
Üniversite mezunlarının boşta gezmesi, atanamayan öğretmenlerin durumu kimin işine yarar ki?
Gerginlik diz boyu olunca, bu gerginliklerden beslenenlerin olmasına akıl erdiremiyorum.
X
Haziran ayını bitirdik, temmuz ayına girdik.
Sıcaklar olabildiğince yükseldi.
Maden arama bahanesiyle cennet ülkemin dağları deliniyor, ormanları kesiliyor, karşı çıkmalar, protestolar kar etmiyor.
Sıcakların başlamasıyla sıra artık orman yangınlarında.
Yavaş yavaş başladı bile.
Ve bütün yangınlar, nedense “belirlenemeyen bir nedenle” çıkmış olur.
Hele turistik yörelerde, lokal olarak çıkan orman yangınlarının boşalan alanlarını, çeşitli turistik yapılaşmalar için imara açmak nasıl bir akıl, nasıl bir mantık, nasıl bir duyarsızlık ve çıkarcılıktır?
Ve bu tür olaylara suskun kalan halk nasıl bir halktır?
Bakın, yangından çıkıp nelere değindik, nerelere vardık?
Türlü delilikler var.
Bunları kafaya taktığım için, benimki de bir tür delilik işte.
Allah bana akıl versin…
|