Depremler ülkesiyiz.
Her depremden sonra, “depremle yaşamayı öğreneceğiz” derler.
Deprem kuşağında bir ülke olduğu bilindiği halde, hiçbir deprem den ders almayız.
Gerekli önlemler alınıyor – muş gibi yapılır ama alınmaz.
X
Şiddetli bir yağış sonrası sel afeti yaşanır.
Ardında “böyle yaşamayı öğrenmeliyiz” derler.
Yine dere kenarlarına apartmanlar dikilir.
Yine ağaçlar kesilir, ormanlar, “nedeni belli olmayan” yangınlarla talan edilir.
Hiçbir sel felaketinden sonra ders alındığına tanık olamazsınız.
Selden yıkılan binalar, ölen insanlar, hayvanlar unutulur ve yaşamaya devam edilir.
X
Trafik kazalarına aldırış edilmez.
Gerekli önlemler alınmaz.
Cezalar caydırıcı değildir.
Ve trafik kazalarına, nüfus planlama sistemi gibi bakılır.
Hiçbir yetkili ağızdan, “trafik kazalarıyla yaşamayı öğrenmeliyiz” lafını duymazsınız.
X
Günümüzde de dünyayı sarıp sarmalayan bir coronavirüs belası var.
Dünya genelinde toplam ölü sayısı milyona dayanmış durumda.
Dünyada aşı çalışmaları yapılıyor derken, Rusya’nın lideri Putin çıktı, aşıyı bulduklarını muştuladı dünyaya.
Dünya Sağlık Örgütü, bazı ülkelerin, bu virüs ile ilgili açıkladıkları verileri inandırıcı bulmadığını söylüyor.
Bizim bilim kurulu üyelerinden tutun, ilgili – ilgisiz herkesten, “bu virüsle yaşamayı öğrenmeliyiz” söylemini her gün duymuyor muyuz?
Akıllı insan olarak değil, sağlıklı, araştırmacı, sorgulayan, bilime, kendine ve topluma saygı duyan insan olarak yaşamamız galiba istenmiyor.
Nereden anlıyoruz bunu?
Deprem sonrası “depremle yaşamayı öğrenmeliyiz” demelerden.
Yağış sonrası, “selle yaşamayı öğrenmeliyiz” demelerden.
Her trafik kazası sonrası bir önlemmiş gibi gelen ve caydırıcı olamayan trafik cezalarından.
Ve günümüzdeki coronavirüs salgını nedeniyle çok sık duyduğumuz “bu virüsle yaşamayı öğrenmeliyiz” söylemlerinden.
Adam gibi yaşamak istiyoruz ama bu gidişle biz galiba adam gibi yaşamayı bile öğrenemeyeceğiz…
|