1999 yılında Marmara depremi yaşandığında tatildeydik.
O dönem sevgili Ali Atalar ile birlikte Yorum Dergisi’ni yayınlıyorduk.
Dergi baskıya hazır hale gelmiş, basılmak için Ankara’ya AjanTürk Matbaası’na gönderilmek üzereydi.
Marmara depremi tam o sırada yaşandı.
Tatili içime sindiremedim.
Ailemi tatil yaptığımız yerde bırakıp, Gaziantep’e döndüm.
Derginin hazırlanmış kapağını ve iç sayfalarından birkaçını değiştirdik, deprem görüntülü bir kapak yaptık, iç sayalarda da deprem haberini verdik ve matbaaya yolladık.
Binlerce ölü, binlerce yaralı ve sonradan sakat kalanlar, binlerce yıkım yaşanan depremin üzerinden 21 yıl geçti.
Depremin yaraları sarıldı mı?
Deprem için gerekli önlemler alındı mı?
Hayır, ne yaralar sarıldı ne önlem alındı ne depremler durdu.
Bu arada deprem çeşitlendi.
Çünkü depremler, salt yer kabuğunun çatlayıp oynamasıyla olmuyor.
Ülkenin bir yöneticisi bir laf ediyor, deprem etkisi yapıyor.
Ekonomide deprem yaşanıyor.
Eğitimde deprem yaşanıyor ve belirsizlik sürüyor.
Sağlıkta, hele son coronavirüsün tetiklediği ve buna karşın duyarsızlık depremi yaşanıyor.
Halk barut fıçısı, ha patladı ha patlayacak.
Yani bir tür deprem.
Bir binanın 4. Katında deprem yaşanıyor, 17 yaşında gencecik bir kız yaşamını yitiriyor
Yaşamının baharında bir kız ölmüş, birlikte olduğu ve ayrılmak istediği, sabıkası kabarık psikopat bir genç olayın içinde.
Hala genç kız intihar mı etti, binadan mı atıldı depremi yaşanıyor.
Oysa her şey ortada.
Coronavirüs sıcağında caddeler, kafeler, tekneler, yatlar tıklım tıkış eğlence, dansözler oynuyor, halaylar çekiliyor, virüsten korunma hak getire.
Bunlar da birer deprem değil mi?
Kadın cinayetlerinde, tacizlerinde, tecavüzlerinde, artarak verilen rakamlar, yüreğinizde deprem yaşatmıyor mu?
İşsizlik deprem değil mi?
Türk Lirası’nın değer kaybı deprem değil mi?
Ezeli ve ebedi dost ve müttefikimiz(!), stratejik ortağımız(!) Amerika’da, başkanlık seçimine hazırlanan bir aday, 7 ay önce Türkiye hakkında ileri geri cıvık konuşmasının, o dönem susup 7 ay sonra gündeme oturtulması bir deprem değil de nedir?
Şehit olan askerlerimiz, polislerimiz yüreğimizde depremler yaşatmıyor mu?
Yani deprem çok ve türlü türlü deprem var.
Bu depremlerden biri ile baş edildiğini söyleyebilir misiniz?
Her türlü depreme alıştık mı yoksa?
Ve toplum deprem üstüne deprem yaşıyor.
Yazımın bittiği yer.
Daha ne diyeyim?...
|