Bugün canım yazı yazmak istemiyor.
Çünkü bugün, Cuma namazı çıkışı verilecek müjdeyi merakla bekliyorum
Ancak bir şeyler yazmam gerekli.
Öyle bir sözüm var.
Fıkra anlatmaya kalksan çoğu kişi fıkrayı ciddiye alır ve bana gücenebilir.
Çünkü gide gide mizahtan uzaklaşıyoruz.
Fıkra ne demek?
Mizahın etkin bir türü demek.
Şimdi ben bir fıkra yazmaya kalksam ya müstehcen bulunur, ya politik bulunur ya da dikkate bile alınmaz.
Çünkü fıkralarda eleştiri öznedir.
Özneyi es geçip yükleme yüklenirsek ortalık allak bullak olur.
X
Hani canım yazı yazmak istemiyor, müjde bekliyorum dedim ya.
Aklıma ilk gelen fıkrayı yazayım ve yazımı böylece kısa kesmiş olayım.
Bir köyde kuraklık başlamış.
Bütün köy halkı, her gün yağmur duasına çıkarken, Bektaşi de onlara yakın bir yerde demlenip duruyormuş.
Bir kaç gün sonra, yağmur duasına çıkanlardan birin Bektaşi’ye gelmiş, “yahu erenler, her gün gelip burada dua ediyoruz. Bir gün de bize katılsan ne olur?” sitem etmiş.
Bektaşi, “siz her gün gelip ne için dua ediyorsunuz” diye sorunca, adam, “biliyorsun, aylardır rahmet yağmıyor, kıtlık başlayacak. Ne olur sen de ellerini açıp tanrıya yalvarsan” deyince Bektaşi “ha siz yağmur yağmasını istiyorsunuz, kolay, ben yağmuru hemen yağdırırım” deyince, “hadi baba erenler, bir de sen dene” diye yalvarmışlar.
Bektaşi, “bana bir kalıp sabun, bir leğen, bir kova da su getirin” demiş.
İsteğini hemen yerine getirmişler.
Bektaşi gömleğini çıkarıp, getirilen leğende yıkamış ve çalıların üstüne sermiş.
Tam o sırada gökyüzü aniden bulutlanmış ve şakır şakır yağmur yağmaya başlamış.
Köylüler, “erenler biz günlerdir yağmur duasına çıkıyoruz, bir damla yağmur yağmadı. Sen gömleğini yıkayıp kurumaya bıraktın, rahmet yağmaya başladı. Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar.
Bektaşi, ellerini gökyüzüne kaldırarak, “onunla bizim aramız iyi değil, bu gömleğin kurumaması için elinden geleni yapar” diye yanıtlamış.
Kısa yazacağım dedim ama olmadı, fıkra uzadı.
Fıkra işte…
|