Akdeniz’de, Ege’de haklıyız.
Ama yalnız kaldık.
Hamaset ile bu tür işlerin çözülemeyeceği hala anlaşılamadı.
Ancak hamaset üstüne hamaset yapmayı hala sürdürüyoruz.
FTÖ ile coronavirüs ile nasıl mücadele ediliyorsa, Akdeniz ve Ege kargaşasında da ayni anlayış var.
Diplomatik dil yok.
Hamaset var.
Diyalog yok.
Hamaset var.
Komşularla barış girişimi yok.
Hamaset var.
Mısır ile sorunumuz yoktu.
İhvancı Mursi gidince, Mısır ile papaz olduk.
Mısır’ın bizde, bizim Mısır’da büyükelçi düzeyinde bir bağımız yok.
Suriye ile aramız iyiydi.
Halep’te futbol maçı yaptık, Ege’de birlikte tatile çıktık, karşılıklı vizeleri kaldırdık.
Suriye Gaziantep’te konsolosluk açtı.
Ne olduysa, nasıl olduysa dostum Esat katil Esed oldu ve Suriye’den kaçmaya zorlananlar Türkiye’ye yerleştirildi.
Bizim Suriye’de, Suriye’nin bizde ne büyükelçisi kaldı ne konsolosu.
Arap ülkelerinden tek dost Katar.
Yarın onun da ne yapacağı belli değil, çünkü Amerika’nın güdümünde.
İsrail’i bu bağlamda saymaya gerek duymuyorum.
Çünkü onlar, “başkentimiz Kudüs’e hoşgeldiniz” derken, biz Filistin’i, Gazze’yi kafaya takmışız.
Eee, ne yapacağız?
Ne yapıp edip Mısır ve Suriye ile diplomatik diyalog kurma yolları arayacağız.
Monşerleri devreye sokarsak belki ortak bir nokta buluruz.
Öyle yaparsak, başta Akdeniz’de yalnız kalmaktan kurtuluruz, ardından Hatay’ı, Kilis’i, Gaziantep’i, Şanlıurfa’yı, daha doğrusu Türkiye’yi sığınmacı yerleşkesi olmaktan kurtarırız.
Peki, bu işten kurtulduk diyelim.
Şu coranavirüsten ne zaman kurtuluruz?
Bu konuyu ne Sağlık Bakanı ne bilim kurulu bilmiyor.
Ben mi bileceğim?
Bu konuyu da Allah’a havale edelim mi?
Ve bu işler kimseyi ilgilendirmezken, beni niçin ilgilendiriyor?
Vallahi onu da bilemiyorum.
Yani çok bilinmeyenli bir denklem.
İçinden çıkın çıkabilirseniz…
|