Yıllar önce Aziz Nesin’in bir romanını okumuştum;
Zübük.
Daha sonraları çeşitli adlarla sinemaya da uyarlanmış ve Rahmetli Kemal Sunal bu filmin başrol oyunculuğunu başarıyla oynamıştı.
Severek, gülerek, düşünerek okumuş ve sinemasını da ayni duygularla izlemiştik.
O güldürmekten çok düşündüren roman, şimdi elime geçse yine ayni duygularla okuyacağımı sanıyorum.
Bu romanı okuduktan sonra, zübüklüğün, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini düşünmüştüm ancak düşündüğüm gibi olmadı.
Zübüklük günümüzde yeniden hortladı.
Bugün cennet ülkemizde gerilim var mı?
Var.
Hiç yoktan gerilim yaratmak zübüklük değil midir?
Kendi öz çıkarları uğruna, herhangi bir iktidara yalavaçlık, yalakalık, soytarılık, şaklabanlık, hokkabazlık yapanlar var mı?
Var.
Bu saydığım, insana yakışmayan çirkin özelliklerin asıl adı da zübüklük değil midir?.
Bunu böyle biliriz, bilirsiniz ve bu tiplerle her gün bir yerlerde karşılaşabilirsiniz.
İşin en ilginç yanı ise, böyle davranış biçiminin itibar gördüğünü görerek, üzülürüz, üzülürsünüz.
Ve günümüzde kendisinin, yakınlarının çıkarlarını, ülke çıkarlarının önünde tutan, böyle öz çıkarlarının arkasından koşarken utanmayan kişilerin çoğaldığını görmek de aklı başında yurtsever insanları, en az benim üzüldüğüm kadar üzmez mi?
Onların yerine biz utanırız, bizim yüzümüz kızarır ama onlar ne utanır ne de yüzleri kızarır.
Çevrenize bir bakın.
Bana hak vereceğinizi sanıyorum.
Şimdi “zaten biz hep böyleydik” diye çıkıp, zübüklüğü savunacaklar da yok değil.
Çünkü zübük, herkesi kendi gibi sanmakta da mahirdir.
Çözüm mü?
Mutlaka düzelecektir.
Ve dilerim bu düzelme geç kalmaz…
|