Üretmeden tüketme yöntemi acı ve düşündürücü bir durum.
Ancak tüketenlerin bunu düşündüğünü sanmıyorum.
Ülkemiz, üreten ülkelerin aptal bir pazarı durumuna döndü.
Bakınız, biz üretmiyoruz ama yılda bir sefer cep telefonumuzu değiştiriyoruz.
Çünkü üretenler, bu konudaki teknolojiyi hemen hemen her gün geliştirerek değiştiriyor.
Keşke salt telefon olsa.
Günlük kullandıklarımızdan hangilerini biz üretiyoruz ki?
Bırakın teknolojik gereksinimleri, tarım ürünü üretemiyoruz ama ithal malları bol bol tüketiyoruz.
Canlı hayvan üretemiyoruz ama canlısını, dondurulmuşunu dışardan alıyor öyle tüketiyoruz.
Daha azını söyledim, siz çoğaltın çoğaltabildiğinizce.
ORMAN YANGINLARI
Ciğerimizi yakan orman yangınlarına gelelim;
Ağaç dikemiyoruz, orman yapamıyoruz ama şaibeli yangınlarla ormanlarımızı tüketiyoruz.
Hatay ve çevresindeki ormanlarda, ayni anda birkaç yerden çıkarılan yangınlar, sert esen rüzgarın da etkisiyle yayılıp, yerleşim alanlarına yayıldı.
Yüreğim yanarak yangın haberini izlerken, dışardan yoğun sesler gelmeye başladı, hemen dışarıya çıktım.
Baktım ki bulunduğumuz yerin 3 – 400 metre ilerisinde bulunan dağda orman yangını başlamış.
Bulunduğum yer, Aydıncık ile Bozyazı ilçeleri arasında, kuzeyi Toros ormanları, güneyi Akdeniz olan cennet gibi bir coğrafya.
Ve yangın, sert esen rüzgarın etkisiyle büyüyor.
İtfaiye araçları geldi, iki helikopter ile birlikte, gece geç vakitte yangın kontrol altına alınabildi.
10 yılı aşkın bir süre önce, ayni bölgede yine orman yangını çıkmış ancak 3 – 4 gün içinde kontrol altına alınabilmişti.
Yanan yerlere yeniden ağaçlar dikilmiş, yavaş yavaş yeşilliğini kazanmaya başlamıştı.
Bu son yangın o yeşilliği de kararttı.
Ormanları kim, kimler yakar?
Şimdiye dek çıkan orman yangınlarına neden olan bir kişi yakalanmış mıdır?
Çünkü bahane ya elektrik kontağına ya da orman içinde bulunan camlarda bulunur ve geçiştirilir.
Orman içinde yakılan alanlara daha sonra seralar yapıldığı görülmez mi?
Haberlerde Hatay yangınını izlerken, biz, yakınımızda çıkan orman yangınının tanığı olduk.
Her şeyde olduğu gibi ormanlarımızı da geliştirip koruyamıyoruz ama yangınlarla tüketmeye gelince, üstümüze yoktur.
Bir halk bedduasıyla bitireyim;
“Sebep olanlar kebap ola…”
|