Salt Türkiye’yi değil, dünyayı sarsan coronavirüs ile ilgili en az 30 yazı yazmışlığım var.
Başa çıkabildik mi?
Hayır.
Benim yazılarımla mı başa çıkılacaktı sanki?
Bu konunun yazmakla, çizmekle, konuşmakla bitmeyeceğini hala anlayamadık.
Nedenleri çok.
Birkaçını sıralamaya çalışayım.
Eksiğim olursa siz tamamlayın;
İhmal, özensizlik, duyarsızlık, bananecilik, programsızlık, hadi canım sendecilik, bana bir şey olmazcılık, kural tanımazlık ve cahil cesaretiyle hastircilik.
Oysa coronavirüs bize çoktan hastir demeye başladı da biz anlayamadık.
Bu virüsten dolayı indi – çıktı rakamlarla yapılan açıklamalara bakarsak durum ortada değil mi?
Gel sen bu durumu necip halkıma nasıl anlatıyorsan anlat.
Eee, ne olacak?
Hiçbir şey olmayacak.
Bu konuda, akıllı bilim insanları, “bu virüs ile yaşamayı öğrenmeliyiz” diyorlar ancak dinleyen, anlayan kim?
Maskesiz mesafesiz insanlar bazı otellerde, eğlence merkezlerinde, kış turizmine açık alanlarda, parti kongrelerinde tıklım tıkış, lebaleb iç içe değiller mi?
Gel de işin içinden çık çıkabilirsen.
Bu virüsle biz daha çok cebelleşeceğiz gibi görünüyor.
Bu konuda bir daha yazı yazmayacağıma karar almıştım ama virüs bizi kaşımayı sürdürdükçe, biz de yazmayı sürdüreceğiz galiba.
Caddeler, sokaklar, lüks otellerin eğlence bölümleri lebalep dolu, lokantalar, kahvehaneler, stadyumlar, halı sahalar kapalı.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumundayız.
Biz ne desek boş.
Çünkü kararlar dört duvar arkasında alınıyor
Halk mı?
Halk da kimmiş?
“Pazar yerinde toplanan insan kalabalığı” dememiş miydi rahmetli bir parti lideri?
Keşke yaşasaydı da bu günleri görebilseydi.
Pişman olacağına inanıyorum.
Ya siz!
Sonuç mu?
Uzaya uzanıyoruz.
Elemtere fiş, kem gözlere şiş…
|