Geçtiğimiz gün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınları Anma Günü idi.
Kadının eşleri, babaları, kardeşleri, oğulları, nişanlıları tarafından öldürüldüğü bir iklimde, Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlandı.
Kadınlara tacizin, tecavüzün, işkencenin arttığı bir dönemde, Dünya Emekçi
Kadınlar Günü kutlanıyordu.
Artık nasıl bir günse.
Oysa her kadın ya anadır ya ana adayıdır ya eştir ya sevgilidir ya arkadaştır.
Hani cennet anaların ayakları altındadır denir ya!
Günümüzde kadınların ayakları yerden kesiliyor.
Ya taciz edilerek ya tecavüz edilerek ya da öldürülerek.
Durum böyleyken, dünyada utanmadan, sıkılmadan kadınlar günü kutlanıyor.
Hem de emekçi kadınlar günü.
Bu konuda ne yazsak az, ne söylesek boş.
İnsanlık bu duruma nasıl geldi diye sorsak, sorumuz havada kalır.
Çünkü kadın cinayetlerinin, tacizlerinin, tecavüzlerinin yaşanmadığı gün yok.
Üstelik artarak sürüyor.
Bunca çirkinliğe karşın, utanmadan, sıkılmadan, pişkince ve duyarsızca kalkıp kadın günü kutluyoruz.
Öznesi kadın olan yılda bir günü, bu durumdayken kutlasak ne olur kutlamasak ne olur?
Kadını adam yerine koymayan kim?
Hemen hemen Müslüman geçinen tüm ülkeler.
Yüzde 99 u Müslüman diye övündüğümüz kendi ülkemiz de bu duruma geldi.
Her gün taciz her gün tecavüz her gün cinayet haberleri.
Hadi dünya kadınlar gününü kutla.
Hem de Dünya Emekçi Kadınları Anma Gününü, kadınlar günü diye kutla.
Ceza mı?
Yetmiyor.
Uzaklaştırmak mı?
Yetmiyor.
Çünkü adam, “benim kadınım” diyor.
Kadını mal gibi görüyor.
Esefle belirtmeliyim ki bu tür yaratıkların soyu bir türlü tükenmiyor.
En içten, en sevecen, en insancıl duygularla, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü saygıyla anıyor, tüm emekçi kadınlara saygılar sunuyorum…
|