Yaşadığım güzel kent Gaziantep’ten 500 km. uzaktayım.
Ancak gözüm kulağım Gaziantep’te.
Günde en az 20 – 25 kişi le telefon görüşmesi yapıyorum.
Biri bile, “bu ne uzun tatil, yeter arkadaş, özledik dön artık” demiyor.
Sözbirliği yapmış gibi tümü, “otur oturduğun yerde, sakın dönme” diyor.
Açılmaya yumuşak geçişten sonra bana Suburcu Caddesinden, Mütercim Asımdan, Gaziler Caddesinden, Atatürk Bulvarından fotoğraflar, videolar yolluyorlar.
Her yer lebalep dolu, insan kaynıyor.
Bir gazeteci arkadaşım, Pazar günü Dülükbaba’dan, Burç Ormanlarından fotoğraflar ve videolar yolladı
Mangallar yakılmış, balcan kebapları, tike kebapları hazır.
Köfte yoğuranlar bile var.
Ortalık lebalep dolu.
Herkes bir yıllık özlemini gideriyor.
Herkes rahat, herkes duyarsız.
Vali ne yapsın?
Vali de böyle giderse yeni yaptırımlar gelebilir diye açıklama yapıyor.
Ankara’nın düşünmesi gerekeni vali düşünüyor.
Çünkü bu ölümcül salgın konusunda Ankara topu valilere attı.
Sanki açılım kararını valiler almış gibi.
İnsanlar duyarsız, Ankara tutarsız olunca olacağı bu.
Bir iki hafta sonra bu virüs daha çok can almaya başlarsa, valiler mi suçlu olacak?
Ankara mı?
Yoksa duyarsız yurttaşlar mı?
Hadi çıkın işin içinden nasıl çıkıyorsanız?
Okulların açılması, sınavların başlaması ayrı bir konu.
Hem de çok çetrefilli bir konu.
Sağlığa, eğitime bütçeden ayrılan payın katbekatı Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmış.
Muhterem Diyanet İşleri Başkanı, tüm kadrosunu toplayıp bir duaya çıkmalı;
Coronavirüsü defetme duası gibi, duyarsız insanları duyarlı olmaya davet duası gibi, kural tanımazlara gözdağı duası gibi ve bu ülkenin tüm yurttaşlarına sabır duası gibi organizasyonlar düzenlemeli.
Ancak muhterem Diyanet İşleri Başkanı da virüse yakalanmış.
Dilerim tez zamanda sağlığına kavuşur da böyle dualar yapmayı düşünür mü bilemiyorum.
Bu zamansız açılımın sonu pek hayırlı olmayacak gibi görünüyor da!
Ne diyelim?
Eyyi olur inşallah…
|