“Yargı savunma konumundadır” açıklamasının yapıldığı geçtiğimiz cuma günü, aylardır ne olduğunu kimsenin bilmediği “açılım” ı açmaya çalıştılar…
Aptallığımdan olsa gerek, ben yine bir şey anlayamadığım için burada açılmak zorunda hissetim kendimi.
Yüce Meclis toplandı.
Başbakan konuşma kürsüsüne giderken kuvvetli bir alkış politikası başladı.
Başbakan bir saati aşkın konuştu.
Konuşma kürsüsünden inerken, bu kez ayakta alkış demokrasisi başladı.
Konuşması sırasındaki patlayan alkışları saymıyorum, çünkü o alkışlara bir ad bulamadım.
Önce “Kürt açılımı” diye başlayan konu, aniden “demokrasi açılımı” na dönüşmüştü ya!
“Açılım” ın açıklandığı gün de adı değişen açılım sözcüğü, bu kez “Milli Birlik Projesi” ne dönüşüverdi.
Burma bıyıklı Gaziantep eski valisi, İç İşleri eski bakanı, genel başkanının “açılım” konusunda ne söylemediğini değil, muhalefet liderlerinin neler söylediğini açıklamaya çalışıyordu bir televizyon muhabirine.
Yani “açılım” adı verilen ve ne olduğu belli olmayan şeyin açıklanmamasından çok, muhalefetin neler söylediği üstüne politikalar yapıldı.
MHP Liderinin “bugün burada neyi tartışacağız?” sorusu yanıtsız kaldı.
Hem “yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” hem de “Doğu’da, Güneydoğu’da yoksunuz” demek, nasıl bir çelişkiydi, yine anlayamadım.
Yüce Meclis’in “açılım” oturumu, iktidarın muhalefete, muhalefetin de iktidara yüklenmesi ve sataşması açılımı olarak sürüp gitti.
Bilmediğimiz, duymadığımız yeni bir söz söylenmedi.
Sonuçta, “açılım” yine kapalı kaldı…
Bundan dolayıdır ki konunun encamını merak eden duyarlı yurttaşlara da oturup iki kadeh içtikten sonra, “yahu n’olacak bu memleketin hali?” diye sormak düştü.
Gerçekten be, n’olacak bu memleketin hali?...
Bizim günlerimiz birbirimize bu soruyu sormakla geçerken, atı alan da üsküdarı geçiyor, kimse farkında değil.
Farkında olmak da tehlikeli bir şey.
Adama hemen bir kulp takıveriyorlar…
|