Hani halk arasına “bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın” diye, ne anlattığı belli olmayan bir söylem var ya!
Bu konuya bağlı olarak, ışıklar içinde uyusunlar Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Yaşar Nuri Öztürk, Kamer Genç, günümüzü anlatmışlar sanki.
Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın cıvıklığını.
Yüce bildiğimiz mecliste, halktan oy alıp gelen bir milletvekili, meclis başkan vekilinin, “milletvekilliği düşmüştür” diyor ve o milletvekiline oy veren seçmen hiçe sayılabiliyor.
Peki, sıranın kendilerine gelmeyeceğini düşünen muhalefet partilerinin milletvekilleri ne yapıyor?
Bol bol ve boş boş konuşuyor.
Yalnız konuşuyor.
Sıranın kendilerine de gelebileceğini akıllarından bile geçirmiyorlar gibi görüntü veriyorlar.
Cennet ülkemin sanayi kenti Gaziantep ilinde yaşayıp, şimdilerde hem Gaziantep’ten hem dostlardan uzak, Akdeniz şeridine zorunlu mahkum olmuş sıradan bir yurttaş olarak, bunlar beni neden ilgilendiriyor?
Çünkü ülkemi seviyorum.
Çünkü bu cennet ülkede yaşayan yurtsever güzel insanları seviyorum.
Sağlam bir muhalefet olsaydı, yıllardır okullarda okunan andımız kaldırılabilir miydi?
Sağlam bir muhalefet olsaydı, yüce meclis böyle cıvır mıydı?
Muhalefet partililer yalnız bol bol ve çok çok konuşuyorlar.
Televizyonlarda da ağzı olan konuşuyor.
Boş konuşuyor, doğru konuşuyor ayrımı yapmak necip halkıma kalmış.
Herkes şişmiş egosunu tatmin ediyor ya da bir yerlere selam gönderme sevdasında.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir söylemi hep sınıfta kalıyor.
Yoksa salt bana mı öyle geliyor?
Sonuç mu?
Fasafiso.
Politika, bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın politikası.
Sıra bu kafadakilere geldiğinde çok geç olacak.
Yanılmayı çok isterim.
Keşke yanılmış olsam.
Hadi hayırlı cumalar efendim…
İÇİM SIZLADI…
Dün 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 106. Yılıydı.
Unutulmaması, anılması gereken bir gündü.
Televizyonlara baktım, başta TRT olmak üzere hemen hemen tüm kanallar bir partinin genel kuruluna kilitlenmişti.
İçim sızladı ve dudaklarımdan “Çanakkale İçinde Vyrdular Beni” türküsü dökülmeye başladı.
Saygıyla anıyorum…
|