Politikacısıyla, bilim insanıyla, ekonomistiyle, ilahiyatçısıyla, iş insanıyla, sanayicisiyle, öğretmeniyle, öğrencisiyle, televizyoncusuyla, gazetecisiyle ilginç bir mozaik oluştu.
Tabi ki herkesin ağzı var ve herkes her konuda konuşmaktan çekinmiyor.
Aklının ermediği konularda bile fikri olanları hayret ve ibretle izlemiyor muyuz?
İzlemek de ne demek?
Boş konuşmaların tiryakisi olup, her söylenene inananlar yok mu?
Üstelik bunlara ekranlarını açan televizyonlar, gazetesinde köşe veren medya patronları yok mu?
Ekonomi alimi ilahiyat ile ilgili konuşmaya başlayınca, ilahiyat alimi de “madem öyle işte böyle” deyip ekonomiye el atıyor.
Hukukçu sağlığı, sağlıkçı hukuku diline dolamış.
İş insanı sanayici bir şey demeye korkuyor ama gücü alkışlamaktan da geri durmuyor.
Araştırma, soru sorma yeteneği törpülenen gazeteci, halka doğru haber verme görevini unutmuş, kendi rahatını düşünüyor.
Televizyonlarda her gün yayınlanan programlara gelince;
Kimin eli kimin cebinde programları, polisliğe, savcılığa, yargıçlığa soyunan programlar, kaynana gelin, gelin görümce, komşu akraba yemek yapma yarışmaları gırla gidiyor.
Aile birliğinin temeline dinamit kalıpları döşeyen diziler, izlenme rekorları kırıyor.
Yerlerde sürünen eğitim ile ilgili bir program var mı?
Can alıcı bir virüsün dünyayı sarıp sarmaladığı günümüzde, sağlık ile ilgili bilgilendirici bir program var mı?
Yani efendim, herkes işini yaptığını sanıyor.
Ve böyle bir vehimle ukalalık sürüp gidiyor.
Şimdi “herkes işini yapsın” diye haykıran bir ses duyulsa, ortalık karman çorman olacak.
Ancak kim öyle bir ses çıkarabilir?
Ya da öyle bir ses çıkar mı dersiniz?
Benim aklım böyle bir şeye yatmıyor da…
|