Sevinç gösterisi olarak algılanan alkış tehlikeli bir eylem biçimidir.
Yuh çığlığı daha da tehlikelidir.
Alkış, alkışlananın kibrini yükseltir, egosunu şişirir daha da coşmasını sağlar.
Yuh ise, konuşanın bir işaretiyle, yuhalayanın hırpalanmasını sağlayan bir çığlıktır.
Kimi alkışladığınız, kimi yuhaladığınız hiç önemli değildir.
Bu gerçeklerden ötürü alkışlarken de yuhalarken de çok dikkatli olmak gerekir.
Alkış ve yuhun anlamı her ne kadar birbirinden farklı olsa da bu iki eylem emmioğullarıdırlar.
Ancak birbirlerini pek sahiplenmezler.
Alkış da yuh da bazen yanlış anlaşılabilir.
Alkış, kimi durumlarda protestodur kimi durumda da sevinç gösterisidir.
Yuh da öyle.
Kimi zaman protestodur, kimi zaman hayret ifadesidir.
Alkış ve yuh konusunda bunca ahkam kestikten sonra, ilgili bir fıkrayla yazımızı noktalayalım;
Adamın biri, meydanda toplanan kalabalığa konuşma yapıyormuş.
Herkes alkışlarken, kalabalıktan bir kişi de yuh diye bağırıyormuş.
Bir süre sonra, konuşmacıyı alkışlayanlar yuhalamaya başlamış.
Bu kez tek başına yuh çeken adam alkış tutturmuş.
Böyle bir hengame içinde adam konuşmasını bitirmiş ve tek başına yuh çeken, tek başına alkışlayan adamın yanına gitmiş, “yahu kardeşim, herkes alkışlarken sen neden yuh diye bağırıyordun?” diye sormuş.
Adam ciddi bir biçimde, “ben sizi yuhalamıyordum ki” deyince, bir soru daha sormuş. “Peki, kimi yuhalıyordun?.”
“Ben sizi değil, alkışlayanları yuhalıyordum” demiş adam.
“Peki, herkes yuhalarken neyi alkışlıyordun?” diye yine sormuş.
Ciddi gibi görünen adam, gülerek yanıt vermiş; “ben sizi değil, yuhalayanları alkışlıyordum” diye yanıt vermiş.
Alkış ile yuhun ilişkisi bu kadar basit olmamalı değil mi?
|