Geçtiğimiz günü, “Covit miyim ne?” başlıklı yazımı okuyan değerli okurlarım, konuyu ciddiye almışlar.
Telefonum susmadı.
Her arayana sağlığımın yerinde olduğunu anlatmakta güçlük çektim.
Sağ olsunlar, var olsunlar.
Coronavirüs ile ilgili bir sıkıntım olmadığını, iki aşımı da yaptırdığımı duyurma gereği duydum.
O Covit miyim ne başlıklı yazımı gazeteye geçtiğim gün, genç gazeteci arkadaşım Okan aradı, “abi beni yazmışsın” dedi.
Bir anlam veremedim, şaka yapıyor sandım.
Şaka değilmiş.
Gerçekten covite yakalanmış, evinde karantinadaymış.
“Aman Okan dikkatli olun, iyi korunun” demekten başka bir söz bulamadım.
Kocaman adam, tabi ki kendini, eşini ve çocuklarını koruyacak.
Neyse ki hafif atlatıyormuş.
Umarım ve dilerim yakın zamanda atlatmış olurlar.
X
Virüs kol geziyor, duyarsızlık diz boyu.
İnsan bile bile ölüme koşar mı?
Benim duyarsız insanlarım koşuşturuyor.
Salt yurttaşlarımızın duyarsızlığı olsa eyvallah diyeceğim.
En katı duyarsızlığın Ankara’da olduğunu demeden geçmek, duyarsız dediğim halka haksızlık olur diye düşünüyorum.
Bu duyarsızlığın en acı sonucunu, her akşam açıklanan corona çetelesinde görüyoruz ama rakamlara bir türlü inanamıyoruz.
İnansak bize “zaten aptalın teki” diyecekler.
X
Evine kapanıp kurallara uyanların dışında, kalabalıklardan kurtulmak isteyenler de yok gibi.
Yarın neler olacak, bilen var mı?
Bırakın yarını, bugünü bile geride bırakmak istemeyenlerdenim.
İlerlemek adına atılan bir adım göremiyorum çünkü.
Önümüzde Ramazan ayı var.
Şimdiden söyleyeyim, toplu iftar sofraları yasak dense bile bu sofraları kuracaklar o günü bekliyor.
Hem de kural mural tanımadan.
Ve sureti haktan görünme uğruna.
Toplu iftar yasak, sahur yasak, teravih namazı yasak, hoş geldin Ramazan.
Maşallah, tebarekallah.
Allah ne yapsın?
Hayırlı cumalar efendim…
|