Amerikan Başkanı Biden, beklendiği pek sır olmayan lafı söyledi;
Seçim çalışmaları sırasında, Ermeni lobisine verdiği sözü tuttu ve konuşmasında “soykırım” sözcüğünü kullandı.
Biden’nin siyasi atraksiyon yaptığını, başta Ermeniler olmak üzere tüm dünya biliyor ve anlıyor.
Bizden, koltuk dolduran bazı yetkililer, Twitter kuşuyla, “kınıyoruz”, “kabul etmiyoruz”, “yok hükmündedir” diye açıklama yarışına girdiler.
Bu yazının yazıldığı sırada Cumhurbaşkanından bu konuda her hangi bir şey demedi.
Salt tam kapanmanın tarihini verdi.
Yılan hikayesine döndürülen soykırım safsatası konusu ile ilgili, geçmişte çok örnek var.
Birini anlatayım;
Yıl 1973
Rahmetli Hasan Esat Işık, Paris’te Türkiye’nin büyükelçisi.
Ermeniler Marsilya’da bir soykırım anıtı yaptırıp açılış töreni düzenliyorlar.
Açılışa, Fransız bir bakanın katılması üzerine, Türkiye’nin Büyükelçisi Hasan Esat Işık, “Fransa bu iddiayı benimsiyor” diyerek, hiçbir yere haber vermeden, hiç kimseden izin almadan Fransa’yı terk ederek yurda dönüyor.
Böyle tutarlı bir davranış, devlet adamı tavrıdır.
Daha önce 1965 yılında Moskova büyükelçisi iken, Suat Hayri Ürgüplü hükümetinde dışardan dış işleri bakanı olarak atanmıştı.
Daha sonra yeniden Moskova’ya görevine dönmüştü.
Sonradan politikaya atıldığında Savunma Bakanlığı yaptı.
Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığına bağlanması gerektiğini savunması nedeniyle dönemin genelkurmay başkanıyla sürtüşme başlayınca, bakanlıktan istifa etti.
Bu tavır da devlet adamı tavrıydı.
Çeşitli ülkelerde Ermeni soykırım anıtları için üzüldüğünü belirterek, “bu anıtlar kinleri ebedileştirir” diyen devlet adamıydı.
Işıklar içinde uyusun.
X
Peki, şimdi biz ne yapacağız?
Bir kısım akıl daneler, “Amerikan üslerini hemen kapatalım” yaygarası koparmaya başladılar.
Geçmişte rahmetli Süleyman Demirel üsleri kapattı, ne oldu?
Yeniden açılmadı mı?
Rahmetli Bülent Ecevit, Kıbrıs Barış Harekatına karşı, Amerika’nın Türkiye’ye ambargo uygulaması üzerine bazı üsleri kapattı, ne oldu?
Yeniden açılmadı mı?
Demek ki bize gerek olan akıllı ve tutarlı devlet adamlığı.
Sağa sola hat hut etmekle, sınıfta kalan bir dış politikayla ve bu sınıfta kalan dış politikanın “monşerleri” ile bu işler çözülmüyor demek ki.
Biz söyleyip biz dinliyoruz.
Geçmişten ders çıkaramamaktan ve anlamak istememekten dolayı biz daha çok çuvallarız gibi geliyor bana.
Ülke adına üzülmemek elde mi?...
|