Haziran ayı bitti.
Haziran ayından daha sıcak olacağı şimdiden belli olan temmuz ayına giriyoruz.
1 Temmuzdan başlayarak, salgın yasaklarının kalkmasına, iğneden ipliğe, elektrikten doğalgaza zam gelmesine, politikanın cıvıya cıvıya ısınmasına değinmeyeceğim.
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi, her yıl bu aylarda yaşanan orman yangınlarına değineceğim.
Haziranın son haftasında, ağırlıklı olarak turizme açık tatil bölgelerimizde orman yangınları başla – tıldı.
Kaş, Marmaris, Dalaman, Antalya gibi cennet bölgelerimizde orman yangınları çıktı.
Hektarlarca orman alanları yandı.
Hatta yangın söndürme gibi önemli bir görevi olan bir itfaiyeci, orman yangınında yaşamını yitirdi.
Bingöl ormanlarında başlayan yangın hala kontrol altına alınamadı.
Yangınlar henüz kontrol altına alınamadan, ilgili bakan, muhteşem(!) bir demeç patlattı;
“Yanan ağaçların yerine fidanlar dikeceğiz.”
Vay canına!
Şimdiye dek başvurulmamış bir uygulama.
Şimdiye dek yanan ormanların yerine fide dikildiğine hiç tanık olmamıştık.
Neye tanık olmuştuk?
Yanan – yakılan ormanların yerinde yükselen turistik beton yığınlarına tanık olmuştuk.
Orman bakanı da bunu bildiğinden olsa gerek, muhteşem demeciyle önlem almak istiyor sanki.
Bakalım gücü yetecek mi?
Önümüzde yoğun sıcaklarla gelecek olan Temmuz ve Ağustos ayları var.
Haziran ayının son haftasında çıkan orman yangınları, temmuz, ağustos aylarında da yaşanmayacağını kim garanti edebilir?
Doğal afettir, ne yapabiliriz demek, acizlikten başka bir anlama gelmez.
Şimdiye dek çıkan orman yangınlarından hangisinin suçlusu bulunup cezalandırıldı?
Orman yangınları ya elektrik kontağına bağlandı ya da birkaç piknikçi bulunup günah keçisi ilan edildi.
Cennet ülkemin toprakları satılarak, ormanları yakılarak, akarsuları kurutularak tüketiliyor.
Arabistan çölüne dönmek üzereyiz…
|