Benim cennet ülkemde neler oluyor?
Sorumlu olması gerekenlerin sorumsuzluğunu, duyarlı olması gerekenlerin duyarsızlığını gördükçe, düşünen insanların tüyleri ürperiyor.
Politikacısıyla, yargı mensubuyla, askeriyle, akademisyeniyle, doktoruyla, mühendisiyle, mimarıyla, sanayicisiyle, esnafıyla, sıradan yurttaşıyla genelde ve yerelde, yanındakiyle konuşurken, eliyle ya da elinde bulunan kağıt, buroşür gibi şeylerle ağzını kapatarak, dudak hareketlerini gizliyor herkes.
Neden?
Herkes birbirinden korkuyor…
Bunun en büyük nedenlerinden biri, bana göre, Atatürk ilkelerini savunmak zorunda kalışımızdandır.
Atatürk ilkelerini savunmak, bu cennet ülkede yaşayan aklı başında insanların en büyük rahatsızlığı durumuna geldi neredeyse.
İşsizlik almış başını gitmiş.
Üniversite mezunu gençler simit satıyor, garsonluk yapıyor, hiç bir şey yapamıyorsa, babasının kıt gelirine ortak olarak yaşamaya çalışıyor.
xxx
Televizyon dizilerine bakıyorsunuz, televizyonlarda yayınlanan reklamları izliyorsunuz, sanki dünyanın en varsıl, en rahat, en sorunsuz ülkelerinden biriyiz.
Öyle olsa can kurban.
Ama ne yazık ki öyle değil.
Öyleymiş gibi gösteriliyor…
Kayseri’de şeker bayramında kaybolan çocuklar, kurban bayramı geldi dayandı, hala bulunamadılar.
Kaybolan yurttaşını aramayı savsaklayan bir devlet anlayışı olabilir mi?
Üstelik hemen hemen her ilde çocuklar kayboluyor ve bulunamıyor.
Bu arada benim başbakanım, benim bakanlarım, benim milletvekillerim, birbirleriyle konuşurken onlar da elleriyle, ellerindekilerle ağızlarını kapatmaya çalışıyorlar.
Neyin duyulmasını istemiyorlar?
Anlayamıyorsunuz.
Hele hele ardından bir de demokrasiden, şeffaflıktan söz etmiyorlar mı?
Hiç anlayamıyorsunuz…
Askere yüklenmek, yargıyı yıpratmak, eğitime kafa tutmak, “öteki” diye görülenleri yok saymak, bu cennet ülkede, şimdiye dek bu kadar ayyuka çıkmamıştı.
Bu yaşanası Cumhuriyetin kurucusu, “bağımsızlık benim karakterimdir” dememiş miydi?
Ne oldu da bizim karakterimiz bu kadar bozuldu?
Nerede kaldı benim bağımsızlık karakterim?
Nerede?...
İçim buz kesiyor.
|