18 ay sonra Gaziantep’e dönmek, inanın mutlu etti beni.
Virüs salgınından korunmak için, Akdeniz sahil şeridindeki kulübemize sığındık.
Zaten her yazı orada geçiriyorduk ancak bu kahrolası salgın nedeniyle bu kez 18 ay kalarak kendimizi korumaya aldık.
Gaziantep’i özlemişim, yol yorgunluğunu attıktan sonra çıkıp bir dolaşayım dedim.
İlk karşılaştığım sıkıntı trafikte yaşanan kargaşa oldu.
Yollar tıklım tıkış ve hiçbir sürücünün birbirine saygısı yok.
Çünkü herkes kendini haklı görüyor.
Otomobilin bakımı için Şahinbey Sanayi Sitesine gittim, maske takan kimseye rastlamadım.
Alışveriş için çarşıya çıktım, maske takan birkaç orta yaşlıdan başka kimseyi maskeli göremedim.
Virüsle dalga geçmek gibi bir duyarsızlığın egemen olduğunu görmek üzdü beni.
Oysa bu virüs, kucakladığını bırakmıyor.
Mahallede, oturduğum binada selamlaştığımız insanlardan birkaçını, genç bir akrabamızı bu virüs salgınında kaybetmiştik.
Ankara’nın konuya yaklaşımı ve toplumdaki bu duyarsızlık sürdükçe, virüsün bizi terk edeceğini düşünmek, yanlış bir düşünce olacak gibi görünüyor.
X
Gaziantep’in trafik sorununa bir an önce kalıcı çözümler bulunmadıkça, kent içi trafikteki bu kargaşa sürecektir.
Sağa, sola dönüşlerin yasaklanmasını çözüm sananlar, yanıldıklarını ne zaman anlayacaklar bilemem.
Hani yakıt tasarrufu yapmak ve kent içi trafiği rahatlatmak için böyle bir uygulamaya geçilmişti ya!
15 dakikada gidilecek yere, bu uygulama nedeniyle yarım saatte gitmek, nasıl bir yakıt tasarrufu sağlamıştır acaba?
Trafik karmaşasıyla, virüse karşı duyarsızlıkla, sığınmacı artışıyla, güzelim Gaziantep yaşanabilir bir kent olmaktan çıkıyor.
Hele kentin hafızası diyebileceğimiz Gar Lokantasının VIP salonuna dönüştürülme projesi, kargaşanın üstüne tüy dikiyor.
Devlet Demir Yolları yöneticileri, dilerim bu konuyu yeniden gözden geçirirler.
X
10 Kasım Mustafa Kemal’i anma gününde, bir öğretmen törende Süleyman Apaydın adlı şairin yıllar önce yazdığı şiiri okuduğu için, valilik soruşturma başlatmış. Gerekçede; “İnsanların inancını, yaşam tarzını, kılık kıyafetini aşağılamak hiç kimsenin haddi ve hakkı değildir” denmiş.
Yetmez. O “Yıkın Heykellerimi” adlı şiiri yazan şair eğer yaşıyorsa, onu bulup hemen asmalı!...
X
2 hafta izin istemiştim ama 11. gün yeniden yazmaya başlamaktan mutluyum.
Yazmaktan amaç paylaşmak olunca, ayrı bir keyif veriyor yazana.
Öyleyse yazmaya devam…
|