İlginç, ilginç olduğu kadar da acımasız ve karanlık bir dönemden geçiyoruz.
Küresel virüs salgını, orman yangınları, sel taşkınları, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri, intiharlar, teröre verilen şehitler, umudu yurtdışında aramalar, sahte rakıdan ölümler, tarikat ve cemaat evleri, yurtları ve duyarsızlıklar…
Avukat Dilara’yı öldüren eski nişanlısının savunmasına bakar mısınız?
“Nişanlıyken beni aldattı.”
O zaman nişanı bozsana şerefsiz.
Yok, ille de öldürecek.
Şerefine düşkün bir erkek bozuntusu ya!
X
Cemaat yurdunda kalan tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın intiharının vebali kimin boynunda?
Ailesinin mi, yeterince yurt açmayan yüce devletin mi?
Ne diyor Enes’in babası?
“25 yıldır nur risaleleri okurum, bu cemaatin içindeyim, bir zararını görmedim. Şikayetimiz yoktur.”
Oğlu Enes’in intiharını zarardan saymayan örümcek kafalı bir baba.
Enes Kara intihar etmemiştir,
İntihara sürüklenmiştir.
İktidara göre, “öğrenci gençlerin kendi aralarında toplandıkları bir ev.”
Yani cemaat yurdu değil.
Hani bütün cemaat yurtları denetleniyor ya(!)
X
Yakın zamanda Antalya’da bir tarikat yurdunda, bir gencin kafası kesilmemiş miydi?
Meczup deyip çıktılar.
Cemaat yuvalarında yangınlar çıktı, çocuklar öldü.
Çocuklar cinsel istismarlara uğradı.
En yetkili ağız, başından geçmiş gibi “bir seferle bir şey olmaz” demedi mi?
Bağnaz ve küflü bir zihniyet olan tarikat ve cemaat yuvalarında yaşananlardan ders alınmıyor.
Hatta eski ortak sümüklü vaizin kurduğu ve darbe girişiminde bulunduğu FTÖ den bile ders alınmadığı ortada.
X
Enes Kara intiharı daha ne kadar konuşulur bilemiyorum ama onun da unutulacağını biliyorum.
Tarikatların, cemaatlerin, boşluğu bulup açtıkları öğrenci yurtları için herhangi bir yaptırım uygulanacağını da sanmıyorum.
Ta ki bu kokuşmuş sitem değişinceye kadar.
Din tüccarlığına göz yumuldukça, yeni yeni cemaatler, yeni yeni tarikatlar türer…
|