Cennet ülkede kargaşa her geçen gün artıyor.
Gerilim, gerildikçe gerdiriliyor.
Bu saçmalıklardan en çok zarar göreceğin de, sıradan halk olacağı gün gibi ortada.
Aman dikkat…
Toplumda birçok insanın sosyolojik, psikolojik ve ekonomik sıkıntılar yaşadığını herkes biliyor.
Gaziantep’te yaşanan, bir yerlere gelmiş eğitimli insanların intihar etmeleri, yine eğitimli bir insanın, muayenehanesine baskın yapan akrabalarından birini öldürmesi, ikisini yaralaması, göz ardı edilecek, görmezden gelinecek olaylar değildir.
Ankara’nın, yüksek enflasyona, işsizliğe, iş ve ücret dengesizliğine çözüm bulacak halde olamaması çok acı bir durum.
İktidar, iktidar gibi değil.
Muhalefet, muhalefet gibi değil.
İkisinde de bir karmaşa ve kaygı var.
Gerginliğin bilerek ve isteyerek arttırılması, ne iktidarın ne de muhalefetin işine yaramaz.
Artık bu gerçek anlaşılmalıdır.
Emperyal güçlerin, ellerini ovuşturarak Türkiye’yi izlemeleri, görülmeli ve anlaşılmalıdır.
Aman dikkat…
Yetkili ve etkili kadrolarda oturan, statü olarak memur olanlar konuşmamalı, ülkeyi yönettiklerine inanmak istediğimiz politikacılar konuşmalıdır.
Vatandaşlık, pahalı bir konut alan yabancıya verilecek kadar ucuz olmamalı, yabancı topraklarda şehit olan Mehmetçiklerimizin kemikleri sızlatılmamalıdır.
Milliyetçilik duyguları olmayanların, kargaşa yaşanan ülkelerinden ellerini kollarını sallayarak gelmelerine göz yumulmamalıdır.
Eli kolu bağlı olan benim necip halkım, bu durumları tabi ki görüyor ve üzülüyor.
İletişim çağının tavan yaptığı günümüzde, bazı basın – yayın organları ne kadar çarpıtsa da güneşi balçıkla sıvayamıyor.
Araştırarak görünmeyeni, bilinmeyeni yani gerçekleri yazmak, göstermek yerine, iktidarların hoşuna gidecekleri yazmak ve göstermek bitmelidir.
Görünenin arkasını araştırmak, irdelemek, sorgulamak, gazetecinin asıl görevidir.
Çünkü hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını bu halk biliyor.
X
Böyle konuları yazmaktan çok kalem erittim.
Söylemekten dilimde tüy bitti.
Hala yazıyor olmaktan ve hala konuşuyor olmaktan zevk aldığım sanılmasın, inanın üzülüyorum.
Bazen kendime “sus be Hüseyin. Biraz da kendine (aman dikkat) de” demek geçiyor içimden ama yurttaşlık ve yurtseverlik sorumluluğu beni halime bırakmıyor.
Ne diyelim?
Allah müstahakımı versin…