Geçtiğimiz 24 Kasım günü, her yıl olduğu gibi öğretmenler günü idi.
Ben de “24 Kasım, Yılda Bir Gün” başlığını verdiğim yazımla, günün anlam ve önemine değinmiştim.
Elektronik posta ile birçok kişiden ileti aldım.
Tanıdığım – tanımadığım birçok kişi de telefonla arayarak, sorunlarını dile getirdiğim için teşekkür ettiler.
Sevindim…
Çünkü konuyu güzel işlediğimi vurguluyorlardı.
Kurban bayramı ziyaretimize gelenlerden bir öğretmen dostum anlatıncaya kadar, “öğretmenin vekili olur mu?” diye soran bir öğretmenle karşılaşmamıştım.
24 kasım öğretmenler gününde yazdığım ve bu köşede yayınlanan yazımın bir yerinde öğretmenlere seslenerek, “bir gün sesini yükselterek, öğretmenin vekili olur mu diye sordun mu?” demiştim.
Bayram ziyaretimize gelen öğretmen dostum sormuş, hem de çarpıcı bir biçimde sormuş.
Anlattı :
1990’ lı yıllar.
İktidara yakın kimseler, liseyi bitirip üniversite sınavlarında başarılı olamayan çocukları için birilerini devreye sokarak, oğlunun ya da kızının vekil öğretmen olarak çalışmasını sağlıyor.
Her okulda lise mezunu vekil öğretmenler var.
İşte bu öğretmen dostum, mesleğine duyduğu saygıdan dolayı vekil öğretmenliğe karşı çıkıyor ama elinden gelen bir şey yok.
Tepkisini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor;
İl Sağlık Müdürlüğüne bir dilekçe ile başvuruyor. Dilekçesinde, yarım gün öğretmenlik yaptığını, geriye kalan yarım günde de vekil doktorluk yapmak istediğini belirtip, yarım gün için bir sağlık ocağına doktor vekili olarak atamasının yapılmasını istiyor.
İl Sağlık Müdürlüğü, dilekçesini alıyor, işleme koyuyor ama konuyu da valiye iletiyor.
Vali de o öğretmenin haddinin bildirilmesi için, vali muavinlerinden birine havale ediyor.
Ortalık karışıyor.
Bir öğretmen, nasıl olur vekil doktorluk yapmak ister?
Konu soruşturmaya uzanmadan örtbas edilip kapatılıyor.
Bu badireden kazasız belasız kurtulan öğretmen dostum, bu kez Gaziantep Barosu’na gidip bir dilekçe vererek, yarım gün öğretmenlik yaptığını, geriye kalan boş zamanında da vekil avukatlık yapmak istediğini bildiriyor.
Baro dilekçesini bile kabul etmiyor.
Oysa o sırada hukuk okumuş birkaç kişinin öğretmenliğe başvurduğunu ve halen öğretmenlik yaptığını söylemesine karşın.
Vekil öğretmenliğe tepki koyduğu için, öğretmen dostumu kutladım.
Ve “öğretmen vekili olur mu?” diye, konuyu çarpıcı bir biçimde sorgulayan, mesleğine saygılı bir öğretmenin varlığı beni mutlu etti.
24 Kasım günü yazdığım yazıdan sonra, böyle çarpıcı bir tepkiyi de sizinle paylaşmak istedim.
|