Biraz da iyi şeyler görmek ve gördüğümüz bu iyi şeyleri yazmak istiyoruz ama boşuna.
Arıyoruz, arıyoruz bulamıyoruz…
Bir okurum, elektronik posta ile bana, “yapılan güzel şeyleri de yazın ki yapanlar mutlu olsunlar. Biraz da onları örnek gösterin. Bir şeyler yapmak isteyen insanlar da bunlardan örnek alsınlar” demiş.
Oysa biz sık sık güzellikleri de yazdık, takdir edilecekleri de hiç yüksünmeden, sevinerek, gurur duyarak takdir de ettik.
Yapılan güzellikleri, olumlu işleri, halk yararına olanları takdir ederek yazdığımız yüzlerce yazımız var.
Bana ileti yollayan değerli okurum, bir yazımızı okuyup, hakkımızda bir yargıya varmış.
Yine de mutlu oldum, hiç olmazsa bir yazımızı da olsa okumuş ve düşüncelerini yollamış.
Hem de yalın bir biçimde. Dedikodu yapmadan, içten pazarlılığı bir yana bırakarak, dürüstçe…
Okuruma teşekkür ediyorum.
Okurum kusura bakmasın, şimdi yine olumsuzluklardan, çelişkilerden, plansızlıklardan söz edeceğim.
Umarım bana kızmaz.
Geçtiğimiz pazarlardan birinde, televizyonlarda akşam haberleri başlamıştı ki pat diye elektrik kesiliverdi.
Elektrik kesintileri için birkaç gün önceden basına bilgi verilir, basın da konuyu yazarak, elektriğin kesileceği bölgelerde oturanların gerekli önlemi almalarını sağlardı.
Bu kesinti için herhangi bir uyarı da yapılmamıştı.
Elektriğin kesilmesi demek, günümüzde yaşamın durması demektir.
Oturduğunuz binanın ısıtma sisteminden tutun, buzdolabınızın soğutma sistemine kadar her şey duruverir.
Ta ki elektrik gelinceye kadar.
Önceden duyuru yapılmadan elektrik kesilir, neden kesildiğini anlayamazsınız.
Bu konuda size yanıt vermesi gereken telefonlara bir türlü ulaşamamak da gerdikçe gerer sizi.
Elektrik olmayınca bilgisayarınız da çalışmaz.
Mum ışığında yazdığınız yazı, yollayamadığınız için gazetede değil elinizde patlar.
Nasıl olsa gelecektir diye düşünerek kendinizi teselli etmeye çalışırsınız ancak elektrik, bir saati aşkın bir zaman sonra geliverir…
Hoş geldin elektrik.
Eşeğini yitirdikten sonra yeniden bulan yoksulun sevinci kaplar içinizi.
Sonuç; elektrik kesilmiştir, bir saati aşkın bir zamandan sonra geri gelmiştir ama nedenini sormaya hakkınız yoktur.
Sorma hakkı bulunanlardan Allah’ın bir kulu da çıkıp sormaz.
Çünkü biz bu tür aksaklıklara alışkın bir toplumuz.
Baksanıza, Gaziantep’in sokakları, caddeleri köstebek yuvasına döndü, kimsenin sesi çıkmıyor.
Aman canım siz de.
Soran çıksa ne yazar, çıkmasa ne yazar?...
Yurttaşlığı bırakıp “teb’a” moduna giren bir toplumdan ne beklenir.?
Şimdi o değerli okurum bana yine kızacak ama ne yapalım ki hal ve gidiş böyle.
|