Politika, şimdiye dek bunca cıvımamıştı.
Politikacının dili, şimdiye dek bunca bozulmamıştı.
Politikaya ve politikacıya güven, şimdiye dek bunca zayıflamamıştı.
Devlet kurumları olması gerekirken, gerek baskıyla gerek korkuyla, iktidarların kurumları, şimdiye dek bunca güven kaybına uğramamışlardı.
Görsel ve yazılı basın, dolayısıyla gazeteci, şimdiye dek güvenirliğini, inanırlığını bunca yitirmemişti.
Sanayici, iş insanı hele de küçük esnaf, bugüne kadar bunca sıkıntı yaşamamıştı.
İşçi, memur, emekli şimdiye dek bunca zorda kalmamıştı.
Petrol ürünlerine, elektriğe, doğalgaza, meyveye, sebzeye, yani iğneden ipliğe, geçmiş kriz dönemlerinde bile bunca zam yapılmamıştı.
Geçmiş dönemlerde yaşanan ekonomik krizlerde, şimdiki gibi varsıl daha varsıl, yoksul daha yoksul olmamıştı.
Hiçbir dönemde, bugün doğan bebek, bunca borçlu doğmamıştı.
Peki, neden böyle oldu?
Nemelazımcılıktan oldu.
Duyarsızlıktan oldu.
Bana ne cilikten oldu.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın çürük anlayışından oldu.
Cahillikten, pişkinlikten, sorumsuzluktan, yönetim zafiyetinden ve bir günün beyliği beylik anlayışından oldu.
X
İç açıcı, rahatlatıcı, yaşama sevincini tetikleyici, umut yüklü yazılar yazmak istiyorum, bu tür olaylar, öyle yazılar yazmama fırsat vermiyor.
Şimdi bunun suçlusu, yaşanan sıkıntıları görüp yazdığım için ben miyim?
Yoksa yaşanan bu sıkıntılara sebep olanlar mı?
Hal böyleyken, enflasyonla, işsizlikle, yoksullukla ilgilenmek, çözümler üretmek yerine, her gün, her an seçimi ve adayı tartışmak ne anlama geliyor?
Böyle durumlara “kantarın topuzu kaçmış” demek doğru almaz mı?
Ben şaşırmış durumdayım.
Ona da siz karar verin.
Sesinizi duyura bilirseniz.
Hadi bakalım, kolay gele…
|