Rahmetli Süleyman Demirel, 6 kez gidip 7 kez gelmesiyle bilinen ve kendisine “Çoban” denmesinden rahatsız olmadığını her fırsatta söyleyen, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde köyünden çıkıp, okuyan, politikaya atılan, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı gibi üst makamlara oturan, yarım asırdan fazla, ülke politikasında imzası olan bir politikacıydı.
Bunca yıl içinde politika yapanların, eksileri, artıları tabi ki olacaktır.
Demokrat Partinin iktidar döneminde “su müdürü” idi, kendi iktidarları döneminde “barajlar kıralı” oldu.
Deniz’lerin idam kararına hararetle el kaldırmasını unutamam.
X
Süleyman Demirel, 17 Haziran 2015 günü yaşamını yitirdi.
Geçtiğimiz hafta ölümünün 7. yılıydı ve sevenlerince anma törenleri düzenlendi.
Benim de Demirel ile ilgili bir anım var;
Demirel Cumhurbaşkanı iken bir Gaziantep ziyaretinde, Tuğcan Otel’de onuruna bir yemek verilmişti.
O dönem Güney İlleri Gazeteciler Cemiyeti başkanıydım ve yemeye ben de davet edildim.
Otele girmek için aracımı park edecek yer bulamamanın sıkıntısıyla, üzerimde bulunan taşıma ruhsatlı silahı araca bırakmayı unutarak, salona belimde silahla girdiğimi sonradan fark ettim.
Şimdi olsa mümkün mü?
Girişte listeye bakarak davetliler arasında adımı bularak beni yemek salonuna aldılar.
Rahmetli Demirel’in oturduğu masa ile benim oturduğun masa arasında 10 metre bile yoktu.
Yemek faslında, “baba” nın enginar dolması sevdiğini bilenler bu yemeği yapmışlar ancak ben enginar dolması bilmediğim ve hiç yemediğim için, sıkıntı yaşadım.
Enginar dolmasının nasıl yeneceğini, Demirel’in yeme biçimine bakarak, o nasıl yiyorsa öyle yedim.
Yemek sonrası dağılma zamanı gelmişti.
Herkes ayağa kalkmıştı, ben de salondan çıkarken, Cumhurbaşkanı Demirel’in yanına yaklaştığımda, gazetecilik refleksiyle, “sayın cumhurbaşkanım, genç Gaziantep Üniversitesi konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye sordum.
Oysa sorulu yanıtlı bir toplantı değil, bir yemek daveti toplantısıydı.
Rahmetli Demirel, bana baktı, 8 – 10 saniye durdu ve tam bir Gaziantepli deyişiyle, “Şaraküstü’lü Hüseyin Hoca eyyi götürüyor” dedi.
Teşekkür edip çıktım.
O dönem Gaziantep Üniversitesi Rektörü, şimdi İyi Partiden Gaziantep Milletvekili olan Prof. Dr. İmam Hüseyin Filiz idi.
Sorduğum soruyu ve aldığım yanıtı ikinci gün köşemde yazdım.
İlk arayan, o dönem Gaziantep Üniversitesi Genel Sekreteri olan sevgili dostum Gonca Tokuz oldu, “Hüseyin Bey, cumhurbaşkanı böyle mi dedi?” diye sorunca, “evet Gonca Hanım, aynen yazdığım gibi” dedim.
Ardından Rektör Prof. Dr. İmam Hüseyin Filiz aradı, hal hatır sorduktan sonra o da konuyu bir kez daha benden dinledi, “aynen yazdığım gibi hocam” dedim.
Cumhurbaşkanı, sorum karşısında kimseye danışmadan, Gaziantepli olan rektörün adını ve Gaziantep’in hangi mahallesinden olduğunu biliyordu.
7. Ölüm yılında bu anımı bir kez daha paylaşmak istedim.
|