Gelinim mutfakta.
Ben bilmem eşim bilir.
Evinizi döşeyelim.
Mügelerle, Esralarla, Didemlerle hem polisiye hem de kimin eli kimin cebinde programları.
İzleyicisi ve tutkunu bol program kuşakları bunlar.
Hemen hemen her gün Türk Bayrağına sarılı tabutlarla, memleketlerine gönderilen şehit haberlerine, neredeyse yer vermeyecekler.
Eğitimle ilgili bir program var mı?
Hak getire.
Hele bir de kafa karıştırıcı, birilerine yalakalık yapma yarışına giren konukların sıralandığı tartışma programları var ki.
İlahiyatçı, hukuku konuşuyor.
Hukukçu, ekonomiyi konuşuyor.
Ekonomist, kentleşmeyi konuşuyor.
Politikacı, her şeyi konuşuyor.
Doktorun konuşmaya mecali kalmadı.
Bir de bağıra bağıra, ellerini masaya vura vura konuşanlar var ki gülmekten kırılıyorum.
Benim necip halkım, şaklabanlıklara alıştırıldı.
Bu süreçte toplumun psikolojisi, sosyolojisi de allak bullak olmuş durumda.
Ondan sonra da eğitim yerlerde sürünüyor diye çırpınıyoruz.
Az yazdım ama bu tür şaklabanlıkları uzatmaya yüreğim yetmedi.
Ne yapalım?
Biz böyle olduk işte…
X
24 TEMMUZ BASIN BAYRAMI İMİŞ…
Bir arkadaşım aradı, “24 Temmuz Sansürün kaldırılışı ve Basın Bayramı ile ilgili bir şeyler yazmamışsın” dedi.
“Ben bayram olarak görmüyorum, nesini yazayım?” dedim.
“Belki haklısın ama yine de bir şeyler yazmalıydın” diye üsteledi.
“Önümüzdeki 24 Temmuzda belki yazarım” deyip konuyu kapattım.
Çünkü basın bu haldeyken basın bayramı kutlamayı içime sindiremedim.
Kutlayanlara kutlu olsun…
|