Güney komşumuz Suriye’nin lideri Esat ile dosttuk.
“Kardeşim Esat” ile aile boyu tatil yaptık.
Futbol takımı Halep’e götürüp birlikte maç izledik.
Karşılıklı vizeleri kaldırdık.
Suriyeli, sabah çorbasını Gaziantep’te içiyor, akşam yemeğini Suriye’de evinde yiyordu.
Türk yurttaşları, öğle yemeğini Halep’te yiyor, akşam Türkiye’ye evine dönüyordu.
İki ülke arasında akrabalık ve dostluk ilişkileri vardı.
Bu tür gelişmeler, bazı emperyalist ülkelerin hoşuna gitmedi.
Hemen bir Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) oluşturdular, bizi de bu projenin eş başkanı yaptılar.
Bu eş başkanlığı övünçle anlatırken Esat ile aramız bozuldu.
Dünün “kardeşim Esat” ı, aniden hain Esed oluverdi.
2011 yılında Şam’da Cuma namazı kılmayı düşünürken, milyonlarca Suriyeli ülkemize dolduruldu.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye bir güruh oluşturuldu, biz de bunları eğiterek, donatarak, Suriye’ye savaşmaya gönderdik.
Eğitilip donatılan bu güruhun bir kısmı karşı cepheye geçti, bir kısmı öldürüldü, bir kısmı da kayıplara karıştı.
BOP’un başarısız bir proje olduğunu, geç de olsa anladık.
Ancak bu ÖSO culardan bir türlü vazgeçmedik.
Bu işler, dost görünen ama dostluklarını hala göremediğimiz ülkelerin hoşuna gidiyordu.
Bu yanlış dış politika, ülkemize çok zarar verdi.
Bu işin Esat ile kavga etmekle değil, yine dostluk kurarak görüşmelere başlamakla biteceğini yeni yeni anlamaya başladık.
ÖSO denilen güruh, böyle bir yumuşamadan pek memnun olmadı.
Kilis’e 8 kilometre uzaklıktaki Azez’de bayrağımızı yakarak, aleyhimizde gösteriye başladılar.
Elbab’ta Carabulus’ta da benzer gösteriler yaptılar.
Hatta Karkamış sınırına gelerek, gösterilerini sürdürdüler.
Bunlar, bizim beslediğimiz çapulcu takımıydı.
Komşu iki ülke arasındaki yumuşama, çıkarlarına dokunuyordu.
Suriye politikasının yanlış olduğuna birçok yazımda değinmiştim.
Hepsi boşmuş.
Bu iş daha çok başımızı ağrıtacağa benziyor.
Bir özdeyişimizi anımsatarak üzüntümü dile getirmekten kendimi alamadım;
“Besle kargayı, oysun gözünü.”
Söyleyin Allah aşkına, haksız mıyım?...
|