İstanbul’un en kalabalık bölgesi olan İstiklal Caddesi’nde, hainin biri bir bomba patlattı.
6 Ölü, altısı halen yoğun bakımda 81 yaralı.
Hemen ardından konuyla ilgili yayın yasağı geldi.
Bu yayın yasağını isteyen kurum, Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Ne ilgisi varsa.
Yayın yasağını ilk delen cumhurbaşkanı oldu.
Ardından cumhurbaşkanı vekili.
Ardından İstanbul valisi.
Ardından İç İşleri Bakanı.
Bu isimlerin söylemleri, tabi ki halkı bilgilendirmek için yapılan açıklamalardı.
Ancak İç İşleri Bakanının açıklamaları düşündürdü.
Yakalanan terörist için ne diyordu; ilkin, Yunanistan’a kaçıracaklardı dedi.
Hemen ardından, kattan atacaklardı, kanala atacaklardı dedi.
Kafalarımızı karıştırdı.
Bu arada yayın yasağı sürüyordu.
İnternet yavaşlatıldı, sosyal medya çökertildi.
Yabancı dil bilenler, yabancı kanallardan ve yabancı gazetelerden durumu kolayca izleyebiliyorlardı.
Bu arada yayın yasağı hala sürüyordu.
Çok sürmeden bombayı bırakan hain yakalandı ve fotoğrafları, ifadeleri yayınlanmaya başladı.
Yayın yasağı hala sürüyordu.
Ve bu yayın yasağına rağmen, fısıltı gazeteleri görev başındaydı.
Peki, bu yayın yasağına gerek var mıydı?
Ve bu yayın yasağını istemek Kültür ve Turizm Bakanlığının görevleri arasında mıydı?
Böyle bomba patlamaları, yakın geçmişteki seçim öncesinde de çok can almıştı.
Ülkenin güvenliği ile ilgili birimler, bu teröristin Suriye’den ülkemize yasak yollardan girip İstanbul’a gelinceye kadar neredeydi?
İstihbarat örgütlerimiz tatilde miydi?
Bombalı olayda ölenlerin, yaralananların vebalini kimler taşıyabilecek?
İlk tedbir(!) olarak yayın yasağı getirilmesi ne işe yaramıştır diye sorsak yanıt alabilir miyiz bilemiyorum.
Seçime kısa bir süre kala, istihbarat birimlerinin, güvenlik birimlerinin çok daha dikkatli olmalarını istemek hakkımız değil mi?
Bombalı terör olayında ölenlere rahmet, yaralananlara sağlık diliyorum.
|