Şu meşhur “açılım” ın bana göre iki boyutu var.
Siyasi boyut, insani boyut…
Bu zamansız, plansız, altyapısı oluşturulmadan alaminüt ortaya atılan açılım, iki konuda da sınıfta kalmış durumda.
Şimdiye de etnik kimlik konusu sorun değilken, bu konu, politikacının dillendirmesi ile sorun boyutunu da aştı.
Herkesin kendini açık açık, ortaya koyduğu günümüzde tek eksikliği çekilen şey diyalog.
Bir diyalogsuzluk yaşanıyor.
xxx
Biri, konuk olarak geldiği evin küçük oğluyla diyaloga girmek istiyor;
“Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?” diye soruyor.
Çocuk yüzünü buruşturarak, “soruyu sevmedim. Çünkü bana çok mantıksız ve saçma geldi” diye yanıt veriyor.
Konuk geri adım atmıyor.
Bir soru daha soruyor;
“Büyüyünce ne olmak istiyorsun?”
Çocuk da geri adım atmıyor;
“Adam olmak istiyorum…”
İşte söylenecek sözü olmayanların diyalog kurma çabası.
Böyle bir çaba içine girmeseler, diyalogsuzluğun süreceğini sanıyorlar.
Onun içindir ki kıytırık sözcüklerle diyalog kurmaya çalışıp, her sorunu çözebileceklerini sanıyorlar.
“İnadına demokrasi” diye tepinenler, bu sözü neyin inadına söylediklerini bilmiyorlar.
“İnadına milli birlik ve beraberlik” diye haykıranlar, bunu neyin inadına yapacaklarını da bilmiyorlar.
“Uzlaşma” diye bir sözcüğün dilimize girdiğinden haberleri yok.
Parmak hesabı ile çoğunluk kompleksine kapılıp, dünyayı kendilerinin yönettiğini sanan akşam güneşi politikacıları, “mahkemenin kadıya mülk olmadığını” anlayamadıklarından olsa gerek, herkesin kendileriyle uzlaşmak zorunda oldukları vehmine kapılmış gidiyorlar.
Sonuçta ortaya benim cennet ülkem gibi garip bir ülke çıkıyor.
Baksanıza, küçücük ve hepsi de yabancı bankalar, televizyonlara büyük büyük ilanlar vererek ve köşe başlarında kredi kartı dağıtarak küçük tasarruf sahiplerini yönlendirmeye çalışıyorlar.
Hem de kredi kartından yüz binlerce yurttaşın canı yandığı halde…
Böyle bir çarpıklığın, nelerin göstergesi olduğunu araştıran Allah’ın bir kulu çıkmıyor.
Değerli okuyucu.
Bakın, kafamızı nasıl karmakarış etmişler ki “açılım” ın siyasi ve insani boyutundan girip nerelere geldik?
Dilerim, bizi şaşıranı da Allah şaşırır…
|