6 şubat sabaha karşı 7.7 ile sallandık
Hem ne sallanma.
Kendimizi sokağa attık, saat 4.30 da sabahın 11.00 e kadar aracımızda kaldık.
Araçta iken de yşne şiddetli artçılarla sallandık.
Saat 11.30 da korkarak beşinci kattaki evimize çıktık.
Kitaplık devrilmiş, mutfak dolapları açılmış, ne varsa yerlere saçılmıştı.
Tparlama telaşındayken, 7.6 lık ikinci depremi yaşadık.
Hani korkunun ecele yararı yok derler ya, korkmadık, hemen tekrar binanın dışına attık kendimizi.
3 gün 2 geceyi Kilis Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğimizin binasında sandalyelerde oturarak arada bir uyuklayarak geçirdik.
Depremin 3.günü akşam üzeri İstanbul'da yaşayan kızımıza geldik.
Biz rahatız ama yüreğimizi deprem bölgesinde bıraktığımız için rahatlığı yaşayamıyoruz.
Muhterem belediye başkanının "her şerde bir hayır vardır" sözleri içimizi burktu.
Bu sözde mantık aradık, teselli aradık, dayanışma aradık bulamadık.Yani şerde hayır bulamadık.
Televizyon haber kanalları üstümüze üstümüze geldi.
Biri gerçekleri gösterirken başka biri yalanlama yarışına giriyordu.
En güzeli halkın elbirliği ve dayanışma içinde, enkaz altında kalanları kurtarma çabasıydı.
Ve Ankara deprem bölgesine çok geç ulaşabildi ama deprem sonrasına çalışma zaafiyeti, beceriksizliği ve organizasyon eksikliği ile.
Deprem felaketini politikaya alet edip, "cumhur ittifakı olarak sahadayız" diyenler bile oldu.
1999 yılının 19 ağustosunda yaşanan depremden sonra hiçbir önlem alınmadığına tanık olduk.
O yıldan bu yana alınan deprem vergilerinin, özel iletişim vergilerinin nereye gittiği de anlaşılmadı.
Deprem bölgesinde enkaz altından ses duyabilmek için, "sessiz olun" diye seslenen görevliye, Allahuekber diye bağıran bir kişinin ardından herkesin koro halinde Allahuekber diye bağırmaları, canhıraş çalışanları şaşkına çevirdi.
Kumbarada biriktirdiği bozuk paraları deprem için bağışlayan küçük çocukların olması da içimizi ısıttı.
Biz bunca yıkıma, bunca can kaybına karşın yarın bu depremi de unutacağız.
Şimdiden unutup yağmaya yönelenler utanır mı bilmem.
Bu yıkıcı felaketle birlikte Kilis ve Hatay'da demografik yapının bozulması da cabası.
Hani her şeyi dış güçlere bağlıyorduk ya. İşte o dış güçler bile arama kurtarma ekiplerini deprem bölgesine gönderdiler.
Sonuç olarak enkaz altında kaldık.
Bu enkazın hafriyatından er ya da geç kurtulacağız ama yitirdiğimiz canların acısından zor kurtuluruz.
Bir yıl içinde binalar yapıp, depremzedeleri konut sahibi yapacakmışız. Hele ilkin şu enkazın altındakileri çıkarın ve enkazı temizleyin de sonrası kimseye kalmadan yardımlaşma ve dayanışma ile hallolur.
Acılarımızı da içimizde taşırız. Çünkü bize acıları paylaşmak kaldı.
Sonuçta yıkıcı depremin şoku ve ileri yaşımızın yorgunluğu içinde birşey yapamamak çok acı verdi bize.
Geçmişolsun Kahramanmaraş, Kilis, Gaziantep,Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya, Mardin, Osmaniye.
Geçmiş olsun Türkiye...
|