Bir haber kanalı, "çadır yok" diyor.
Başka bir haber kanalı, "kimse açıkta değil" diyor.
Kime inanacağımızı şaşırdık.
Televizyonlarda gördüğümüz kadarıyla çadır yeteri kadar yok.
Bazı köylere ulaşılamamış.
Siyaset ise ortalığın günlük güneşlik olduğunu söylüyor.
Utanmadan, sıkılmadan.
Bir yetkili çıkıp "beceremedik" diyemiyor.
Dİlk depremlerin ardından 19 gün geçti, durum hala belirsiz.
Enkaz altında kaç kişi var bilinmiyor.
Afad sahile çadır kuruyor, ardından da tusunamiye dikkat edilmesi çağrısı yapıyor.
Eşgüdüm hak getire.
Afat, kızılay sınıfta kaldı.
Sınıfı geçen Ahbap'a ve kurucusu Haluk Levent'e çeşitli yaftalar asılarak sataşılıyor. Neredeyse halk düşmanı ilan edecekler.
Herşeye karşın halk ayakta ve sivil dayanışma, yardımlaşma hız kesmiyor.
Konuyla ilgili bilim insanlarını dinleyen yok.
Bilim de neymiş? Takdiri ilahi, kader laflarına sığınmak varken.
Depremle ilgili bilim insanları, depremden bir hafta önce "Maraş'a dikkat" dememiş miydi?
Dikkate alan oldu mu?
Herşeyi bildiğini söyleyenlerin, hiçbir şeye gücü yetmediğini gördük.
Bu arada herkes deprem uzmanı kesildi. "Haket haket hangilkoz" dan da öteye gidemiyorlar.
Çadır, bulunmaz hint kumaşı oldu. Afad ve kızılay var diyor ama görüntüler, yeterli çadırın olmadığını gösteriyor.
Depremi yaşayan bazı köylere hala ulaşılamadığı halde, "herşey kontrolümüz altında" diyen dangalaklar çıkıyor.
Halk tam bir dayanışma içinde canhıraş uğraşırken bazı sahtekarlar çıkıp yardım için para topladıklarını söylüyorlar.
Sonuç olarak, herkesin bildiğini tekrar edeyim; bu depreler konusunda Ankara sınıfta kaldı.
Hadi hayırlı cumalar seranomisine ben de katılayım bari.
Çünkü bugün herkes birbirinin cumasını hayırlama yarışına girecek...