Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken bir seçimi daha bitirdik.
Eşit koşullarda yarışılan, adil bir seçim yapıldığını söylemek zor.
Bir yanda devletin ve iktidar olmanın tüm olanaklarını arkasına almış olan bir ittifak, diğer tarafta dişiyle, tırnağıyla mücadele veren bir ittifak.
Parayla aldıkları yurttaşlık nedeniyle, ülkenin geleceğini belirleyecek yabancılar bile oy kullandılar.
Bir bilge kişi, yıllar önce şöyle bir tespit yapmış;
“Toplumlar, layık oldukları biçimde yönetilirler.”
Demek ki herkes halinden memnunmuş.
Demek ki ülke güllük gülistanlıkmış.
Demek ki barış, özgülük ve huzur ortamı varmış.
Demek ki sendikalar, odalar, sanayiciler, iş insanları, işçiler, işsizler, memurlar, emekliler, boşta gezenler, atanamayanlar, kadınlar sistemden memnunmuş.
Huzur ve refah içinde yaşayıp gidiyorlarmış.
Demek ki cennet ülkeme yabancıların doldurulmasından, toplumun demografik yapısının bozulmasından, onların varsıllarına para karşılığı yurttaşlık satılmasından ırgalanmamışlar, içlerine sindirmişler.
Ve demek ki o bilge kişinin dediği gibi, layık olduğumuz biçimde yönetilmeyi özleyen yokmuş.
Ve demek ki toplumun remi olmayan sonucuna % 47.90 ı değişim istiyormuş ama % 52.10 u değişimden yana değilmiş.
Bu seçimin bir de ilginç yanı var;
Cumhurbaşkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu kazansaydı, bir enkaz devralacaktı.
Recep Tayyip Erdoğan kazandı, bakalım kendi enkazını nasıl kaldıracak?
Yüce meclis yeni yüzlerle toplanacak ve milletvekilleri yemin ederek göreve başlayacaklar.
Bakalım bakanlar kurulu kimlerden oluşacak?
Üstü çizilenler olacak mı?
Yeni gözdelere bakanlıklar mı verilecek?
Kısa sürede bunları da öğrenmiş olacağız.
Gelecek seçime kadar o bilge kişinin toplum ve yönetenler hakkında söylediği söz geçerli her zaman.
Ne demişti bilge? “Toplumlar layık oldukları biçimde yönetilir.”
Sonuç olarak, bahaneler üretmeye gerek yoktur…
|