Trafik kurallarına uyma konusunda ne kadar duyarsız olduğumuz, yaşanan kazalardan ve yitirilen canlardan bir türlü anlaşılamadı.
Mobese sistemiyle izlenmeye karşın, kurallara uyan hak getire.
Üstelik uymak isteyenlere de aptal muamelesi yapılıyor.
Her caddeye, her sokağa, her kavşağa, her köşeye yüzlerce, binlerce kamera konsa da anlayış değişmedikçe çözüm olmaz.
Hani işin şakası da olsa “eğitim şart” diye bir söylem var ya.
İşte öyle bir şey.
Benim, kendini usta sanan sürücüm kameraya mı yakalandı?
Cezası neyse öder ama alışkanlıklarından da vazgeçmez.
Nedir bu alışkanlıklar?
Aklımıza geleni sıralayalım;
Korna çalmak alışkanlıktır.
Hareket halindeyken dürüm yemek, telefonla konuşmak alışkanlıktır.
Kırmızı yandığı için duran araca, arkadan korna çalarak, “ne duruyorsun kardeşim?” anlamında işaretler yapmak alışkanlıktır.
Aracını canının istediği yere, canının istediği biçimde park etmek alışkanlıktır.
Müdahale edene de “patladın mı? beş dakika bekle” diye dayılanmak alışkanlıktır.
Bir tanıdık gördüğünde, korna ile selamlaşmak alışkanlıktır.
Aracını, ana caddedeki işyerinin önünde yıkamak, keyifli bir alışkanlıktır.
Belediye otobüsleri, özel halk otobüsleri, dolmuşlar, öğrenci servisler için bu saydığım alışkanlıkları dörtle çarpabilirsiniz.
Saymakla bitmeyecek kadar çok olan bu alışkanlıkların yanı sıra bir de alışamadıklarımız vardır.
Nedir onlar?
Bu konuda da aklımıza gelenleri sıralayalım;
Kırmızı ışıkta durmaya,
Emniyet kemeri takmaya,
Kendi şeridinden gitmeye,
Sağa ya da sola dönerken sinyal vermeye,
Ana yola çıkarken gelen giden var mı diye sağı solu kontrol etmeye,
Ve trafikte bu gibi basit(!) konulara titizlikle özen göstermeye alışamamışızdır.
Koca bir kentin, bırakın mobese sistemini, uydudan izlendiği bilinse bile, sürücülerimizin alışkanlıklarını ve alışamadıklarını engellemeye kimsenin gücünün yetmediği görünüyor.
Bu aymazlık, bu duyarsızlık ne zamana kadar sürer?
“Eğitim şart” şakasını unutturacak ve unutacak kadar, bu konuda eğitimli oluncaya kadar.
Başka çözüm önerisi olan varsa buyursun.
|