Barış, barış diye haykırıyoruz ama galiba barış diye adlandırdığımız mucizeye çok uzağız.
Orta öğretim okullarında, yaşları 13 – 14 – 15 – olan çocuk yaştaki genç adayları, ölümüne kavgalara karışıyorlar.
Ölümüne diyorum çünkü sonuçta gencecik çocuklar birbirlerini öldürüyorlar.
Geçtiğimiz gün M. Rüştü Uzel Endüstri Meslek Lisesi’nde olduğu gibi…
Gençler, kavgalarla birbirlerini öldürürken, barış kavramının ne olduğunu bilmesi gereken orta yaştakileri bırakın, yaşlılar bile en küçük bir tartışmada silaha sarılmıyorlar mı?
Tamam, cengaver bir toplumuz ancak cengaverliğimizi birbirimize göstererek kanıtlamaya çalışmamıza ne dersiniz?
Bu cennet ülkenin güzel insanlarına bir haller oldu.
Sinirli, alıngan, tahammülsüz, sonucu düşünmeden bir anda parlayan ve bu olumsuz özellikleriyle kıyıcı bir insan modeli oluştu desek yanılmış olur muyuz bilemiyorum.
Bu tür konuları bilmesi gereken bilim adamları ise nedense suskun…
Böyle çapraşık olaylara, bilim adamları da dahil olmak üzere herkes olağanmış gibi bakıyor.
Televizyonlarımızda yayınlanan vurdulu kırdılı dizilerin, kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan programların etkisi yok mu sanıyorsunuz?
Var…
Hem de çok var.
Benim gencim gördüğüne, izlediğine özenir duruma gelmiş, kimseler anlamak istemiyor.
Şimdi “suç yalnızca televizyonlarda mı?” diye soracak olursanız;
Olur mu?
Tabi ki salt televizyonları suçlayamayız.
Değerli politikacılarımızın birbirlerine karşı olan dengeli(!) ve düzeyli(!) ilişkileri de yaşanan kıyıcı olaylara etken değil midir?
Tabi ki etkendir.
Topluma örnek olması gereken politikacılar birbirlerini gırtlaklıyor.
Böyle bir aymazlığı izleyen gençler ne yapsın?
Onlar da başlıyor büyüklerine öykünmeye…
Sonuç olarak; kurumlar arasındaki çatışma, kurumlar arasındaki uyumsuzluk, politikacılar arasındaki kavga ve üstüne üstlük televizyonlardaki diziler, programlar, benim güzel gençlerimi günümüzde yaşanan kavgacı noktaya taşımışlardır.
Benim bilim adamlarım korktukça ve korktuğundan dolayı da sustukça durum daha da vahim bir hal alabilir.
Dilerim herken aklını başına toplar.
Herkesin aklını başına toplamanın zamanı da geçmek üzeredir.
Bunun da ötesi; “bade harab –ül Basra…”
|