Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç kenttaşımdır.
Benim kuşağımdandır.
Üstelik yakın akrabası Mehmet Ali Kışlalı ve bir suikasta kurban giden rahmetli Ahmet Taner Kışlalı gibi “mekteb-i mülkiye” lidir.
Değerli kenttaşım gazeteciliği değil de okuduğu okulun gereği mesleği seçseydi, nasıl bir vali olacağını düşünmeden edemiyorum…
Dün, köşesinde yayınladığı yazısında, kendisi gibi mülkiyeli olan Hasan Cemal’e yerinde ve tutarlı bir gazetecilik dersi verdi.
Aslında Hıncal Uluç’un o gevrek kahkahalarından pek hazzetmem ancak yiğidi öldürse de hakkını veriş biçimini severim.
Değerli kenttaşım Mehmet Şahiner’in İstanbul’da, Beylikdüzü’ndeki “Kilisli” lokantasına sık sık gidişlerinden birinde, Hasan Cemal’i de götürse diyorum…
“Efkar –ı umumiye” okusun diye yazdığı yazı konusunu, yüz yüze görüşse de Hasan Cemal’i biraz daha “irşat” etse diye düşünüyorum.
Ben böyle düşünüyorum ama onların kayıkçı kavgasına tutuşmalarına da gönlüm razı olmuyor.
Hani bunlar mülkiyeli ya…
Hani bunların sloganı “önce mülkiye sonra Türkiye” ya!...
Kenttaşım Hıncal Uluç’un o gevrek gülüşlerinden hoşlanmasam da dün Hasan Cemal’e yazdığı yazı beni epeyce keyiflendirdi.
Hele yandaşlık konusundaki ayrıntılı soruları…
Bu sorulara Hasan Cemal’in nasıl yanıt vereceğini ya da vermeyeceğini şiddetli bir merakla bekliyorum.
Doğan Avcıoğlu’nun “rahle – i tedris” inden geçtiğini çoktan unuttuğuna inadığım Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal, bakalım nasıl bir duruş sergileyecek?
xxx
Dünü belli olanlar, günümüzde dünlerini inkara kalkışsalar da birileri ensesine tokat vurur gibi geçmişini anımsatır.
Böyle bir duruma düşmemek için gazeteciler, yazarlar, politikacılar, devlet adamları, yazarken, konuşurken sözcüklerini dikkatli seçmek zorundadırlar.
Öyle Macar asıllı İbrahim Müteferrika’ya kadar uzanmanın, onu örnek vermenin anlamı kalmaz.
Aksi hallerde, Hıncal Uluç gibi pervasız birileri çıkar, adama haddini bildirir.
Nasıl anlatsam bilmem ki; bizim kuşak sağlam bir kuşaktır.
En azından çocukluğunda hormonlu gıdalar olmadığı için daha sağlıklı bir kuşaktır.
Bizim kuşak, çocukluk ve gençlik yıllarımızda, hep mevsiminde üretilenlerle beslendik.
Tümü de organik gıdalardı.
Sağlam ve dik duruşumuz biraz da bundan kaynaklanıyor olsa gerek.
Kalemine sağlık değerli kenttaşım…