1942 doğumluyum.
Varın yaşımı siz hesap edin…
1960 lı yıllardan bu yana gelmiş geçmiş politikacıların, özellikle de parti liderlerinin, sıkıştıklarında, birlik ve beraberlik söylemi gelir akıllarına.
Ve başlarlar nutuk atmaya; “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerdeeee...”
xxx
Günümüze gelirsek;
Açılımın hiçbir türü tutmadı.
Ne Kürt açılımı, ne demokratik açılım, ne Alevi açılımı, ne Roman açılımı.
Üstelik daha açılacak birçok konu var.
Ammmaaaaa…
“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu” bir dönemden döne döne geçiyoruz işte…
xxx
Ahmet Türk’e yumruk atılan, eksiksiz tüm parti liderlerinin olayı kınamasından hatta ve hatta yumruk atan “meczup” un Türk halkından özür dilemesinden söz etmiyorum.
Hatta ve hatta “hangi Türk olsa aynısını yapardı, garsonumla gurur duyuyorum” diyen patronundan da söz etmiyorum.
Neden söz ediyorum?
“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde” diyorum.
Ben böyle kalıplaşmış güzel dileklerde bulunurken iktidar partisi, muhalefet partisinin önerilerini “sulu” buluyor ve bu görüşü de çeşitli dillerden açık açık dillendiriyor.
Oysa “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu” bir zaman diliminden geçiyoruz.
xxx
Düşünüyorum da biz kendimizi birlik ve beraberlik içinde görürken, bir de bakıyoruz ki öyle değilmişiz.
Demek ki yıllardan beri, “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu” nu söyleyenler boşa konuşmuyorlarmış.
Ben de bizi aldattıklarını sanıyordum.
xxx
Günümüzde arkadaşın adı “kanka” oldu ya…
Haydi bakalım kankalar, “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerde” birbirimize daha sıkı sarılalım da politikacılarımızın, bu söylemi dillerine pelesenk edenlerin yüzlerini kara çıkarmayalım.
Haydi, bir ki üç; “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerdeeee…”
|