Bugün tüm yurtta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerle kutlanmaktadır.
Kutlanmaktadır ama nasıl?
Özellikle biraz dikkat ettiğinizde son yıllarda bu bayramın Ulusal Egemenlikten daha çok…
Hatta daha çok da değil, tamamen bir çocuk bayramına dönüştürüldüğünü toplumca izliyoruz.
Her yıl bu bayramlarda hangi alanda ulusal egemenliğimizi pekiştirdiğimizden daha çok…
Hangi makamlara…
Kimlerin…
Hangi çocukların oturtulacağı konusu ön plana çıkarılmaktadır.
Böyle olunca da ve topluma bir mesaj da verilmesi gerekiyorsa, bu çocukların bazen çocuk sınırlarını hayli geçmiş olan genç irisi denilebilecek türden kişilerden bile olduğu görülmedi mi?
Peki, ya bu bayrama ana özelliğini veren “Ulusal Egemenlik” kavramı…
O kavram da 1980’lerle başlayan süreçle beraber adım adım unutturuldu.
Aslında biraz hafızalarımızı tazelersek…
Ulusal egemenlik: bir ulusun tüm işlerinde bağımsız söz ve karar verebilme hakkı demektir.
Yani tam bağımsızlık!
O halde ulusal egemenlik de aynı zamanda…
Gerek karar almada olduğu kadar …
Eğitimde…
Sağlıkta…
Ticarette…
Sanayide…
Bankacılıkta da egemen olmak değil mi?
Hem zaten ekonomik bağımsızlığın olmadığı bir yerde, siyasi bağımsızlıktan söz edilebilir mi?
Aslında siz bakmayın bu gün yapılacak törenlerde atılan nutuklara söylenen sözlere…
Bu gün Atatürk’ün kurduğu mecliste bulunan partilerin neredeyse hiç biri ulusal egemenliğimizi savunmamaktadır.
Neredeyse bu gün mecliste bulunan tüm partiler.
İstisnasız hepsi AB’cidir.
Hepsi de egemenliğimizin bir an önce Brüksel’e devredilmesi için olağan üstü bir çaba içindedirler.
Zaten biraz araştırıldığında göreceksiniz ki ulusal ekonominin kaleleri olarak kabul ettiğimiz kuruluşların tamamının satılması bir AB programıdır.
Orduyu teslim almak amacıyla yaklaşık üç yıldır sürdürülen Ümraniye soruşturması da yine aynı şekilde AB ve ABD uygulamasıdır.
Siz hiç bu güne kadar meclisteki partilerden özelleştirmelere karsı çıkanı, satılanları geri alacağız türünden sözler sarf edeni duyabildiniz mi?
Ya askere açıkça sahip çıkanı…
Aslında sadece bunlar değil…
Bugün toplumca tartıştığımız anayasa değişikliği konusu da yine AB ve ABD dayatmasıdır.
O zaman soruyorum.
Egemenliğin Brüksel’e teslim edilmesini isteyip…
Bayrağımızın…
Marşımızın…
Paramızın değişmesini ilkelerinin basına koyanlardan ulusal egemenliğin savunulması beklenebilir mi?
Peki, bunlar değişince “Ulusal Egemenlik” diye bir şey kalır mı?
|