Bilmeden at eti, eşek eti, bufalo eti yemeye son.
Avusruralya’dan inek geldi.
Çünkü Türkiye’de hayvancılığın ekseni kaymıştı.
Nasıl oldu bu iş?
Bir de bakıldı ki et fiyatları tırmanışa geçmiş.
Fakir fukara, garip gureba pirizola yiyemiyor.
Bilgili ilgililer oturup konuyu tartışmaya başladılar;
“Biz düne kadar canlı hayvan ihracatı yapmıyor muyduk?”
“Yapıyorduk.”
“Demek ki çok yapmışız, bundan dolayıdır ki hayvancılığımızın ekseni kaymış. Şimdi de tam tersini yapalım.”
“Ne yapalım?”
“Cici demokrasilerde çözüm mü tükenmiş? Canlı hayvan ithalatına dönelim.”
“Dönelim mi?”
“Dönelim dönelim…”
Önce Helal Et Fiması diye Alamanyada mukim bir firma ile anlaşıldı.
Sonra bu helal et firması ile haram lokmada uzlaşma sağlanamayınca, anlaşmaya “mülga” denildi.
Bilgili ilgilerden biri, “Avusturalyada güzel inekler varmış. Benim torun internette görmüş, anlattı. Oradan inek alalım” dedi.
Diğer bilgili ilgililer “hayhay” dediler.
Ve benim cennet ülkemde inek yokmuş gibi taaa Avusturalyalardan inek getirdiler.
Bunca meşakkate katlanmaktan amaç, fakir fukaraya, garip gurebaya ucuz et yedirmekti.
Biz canlı hayvan ihracatı yaparken genelde koyun gönderiyorduk.
Çünkü bizde koyun çoktu.
Canlı hayvan ithalatına karar verilince ilk postada inek almaya başladık.
Avusturalyalı inekler, uçaktan inip vatan toprağına ayak basar basmaz, bizim bilgili ilgililerimizden biri bu konuda “eksen kayması” olduğunu söyledi.
Esas bilgili ilgili celallendi; “başımıza bir de eksen mesken çıkarıp birilerinin ekmeğine yağ sürmenin manası yok” diye kükredi.
Kükremesine kükredi ama eksenin kaydığını kendisi de görüyordu.
Celallenmesi ondandı.
Bu arada etteki eksen kaymasını da Avusturalyalı ineklerle düzelttiklerini sandılar ve rahatladılar.
Millete ucuz pirizola yedirme çabası içinde olan bilgili ilgililer, tırmanışa geçen terör olaylarında şehit olanların cenazelerine katılmayı da ihmal etmiyorlardı.
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganlarında teselli buluyorlardı…
|