İlhan Selçuk…
Gazete okumaya 1962 yılında Cumhuriyet Gazetesi ve onun yazılarıyla başladım.
Daha sonraları iki gazete birden alırdım.
Biri Cumhuriyet Gazetesi diğeri Tercüman Gazetesi.
Tercüman Gazetesi’nin en keskin yazarlarından biri Ahmet Kabaklı idi.
Daha sonraları Rauf Tamer, başbakanların sabaha karşı telefonla aradığı(!) Yavuz Donat’da yazmaya başladılar.
Daha daha sonraları şimdilerde Milliyet Gazetesi’nde at koşturan, ağır ol molla desinler örneği Taha Akyol da gelip genel yayın yönetmeni oldu.
Bir de Hergün Gazetesi’ne bakardım.
Bu gazetenin de genel yayın yönetmeni de şimdilerin sureti haktan görünen politikacısı Yaşar Okuyan’dı.
Hem sağdan hem soldan okumak için alırdım bu gazeteleri.
Yıllar yılları devirdi, Tercüman Gazetesi’nin her sağ iktidarla ahbap çavuş ilişkisi içine giren sahibi, Nazlı Hanım’ın muhterem zevcesi rahmetli Kemal Ilıcak’ın hesabı tutmadı, top attı.
Hem de kime attı bu topu?
Halkı televizyon verme vadiyle dolandıran oğlu M.Ali Ilıcak’a.
Onu annesi de destekledi.
Çünkü oturdukları yalıda politikacılara yemek vermek için bol paraya ihtiyaçları vardı.
Şimdi konuyu saptırmadan Cumhuriyet Gazetesi’ne ve onun “pencere” sinden 50 yıla yakın yazılar yazarak ışık saçan İlhan Selçuk’a gelelim.
Cumhuriyet Gazetesi, ne çini çanak dağıttı, ne televizyon, ne ev ne arsa ne de araba…
Cumhuriyet Gazetesi bol bol kitap dağıttı.
Kitap ekleriyle de halkı okumaya, okuyarak bilinçlendirmeye yönlendirdi.
Hatta bir zamanlar, şimdi adını anımsayamadığım bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, Cumhuriyet Gazetesi’nde haftalık yazılar yazardı.
Bir de kitap yayınlamıştı. Yine yanılmıyorsam adı da “oku oku boktur sonu” idi.
Şu kara mizaha bakın…
İlhan Selçuk adı Cumhuriyet Gazetesi ile özdeşti.
Cumhuriyet demek İlhan Selçuk demek, İlhan Selçuk demek Cumhuriyet demekti.
1990 lı yılların başında Cumhuriyet Gazetesi sıkıntılar yaşadı.
İşte o sırada ben de Cumhuriyet okumayı bırakmıştım.
Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Ali Sirmen gibi sağlam yazarlar Cumhuriyet Gazetesi’nden ayrılmışları.
İlhan Selçuk da ayrıldı ama kısa zaman sonra geri döndü.
Cumhuriyet’i sonuna dek bırakmadı.
Ve ölürken de Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı olarak öldü…
Hiç “ben” demedi, hep “biz” dedi.
Şimdi İlhan Selçuk gibi tutarlı, ilkeli, basın meslek ilkelerine saygılı kaç gazeteci daha var?
Sayabilir misiniz?
Ya da İlhan Selçuk’un gazetecilik ilkesini benimseyen, özümseyen kaç gazeteci kaldı?
Aydınlıklar saçan bir “pencere” kapandı.
Işıklar içinde yatsın…
|