Bugün, kutsal Ramazan ayının son günü.
Yarın bayram.
3 gün sürecek bayram ertesinde, 12 eylül pazar günü herkes sandık başına giderek halkoylamasına katılacak, oyunu kullanacak.
13 eylül gününe girdiğimizde, sandıktan ya “hayır” ya da “evet” çıkacak.
Hayır oyu kullananlar hayırın sonucunu, evet oyu kullananlar da evetin sonucunu görecek.
Tümceyi yanlış kurdum, hayır oyu kullananlar da evet oyu kullananlar da sonucu hep birlikte görecek ve bu sonuca katlanmak zorunda kalacaklar.
Oynanan bu “hayır – evet” oyununun figüranları olarak bize çok kutsal bir görev düşüyor; oy kullanma görevi…
“Benim bir oyumla ne olacak?” diye düşünmenin, bir oyu küçümsemenin günü değil.
Yurttaşlık bilincine sahip herkes sandık başına gidip oyunu kullanmalı, bir ayı aşkı zamandır dinlediğimiz safsatalara son vermelidir.
İnşallah hakkımıza hayırlı bir sonuç çıkar da ülkenin önü açılır, aydınlık bir geleceğe doğru özgür ve bağımsız bir biçimde ilerleriz.
Bu “hayır – evet” kampanyası başlayalı beri gazeteler asli görevi olan gazeteciliği unuttu.
Salt gazeteler mi?
Televizyonların haber kuşakları bile miting haberleriyle cıvıdıkça cıvıdı.
Ne yapalım?
Pireyi deve, habbeyi kubbe yapmakta üstümüze yoktur.
Baksanıza, yabancı bir müzik topluluğu cennet ülkemizi şereflendirdi, başbakan bile gurubun üyelerini kabul ederek sohbet etti.
Bir de Boğaz köprüsünün Avrupa yakasından Asya yakasına yaya geçme atraksiyonu vardı ki sormayın gitsin.
Bu büyük yürüyüşte(!) gurubun üyelerine bakanlar bile eşlik etti.
Adamlar birbirlerine “biz ney mişiz yahu?” diye sormuşlardır.
Bu müzik gurubunu adını yazmak ve söylemek bile öykünme;
U 2 yazılıyor, Yu tu diye okunuyor…
Gurubun solistinin adı da Bono.
Ve bu Bono, kendisini ve gurubu karşılayan yaygın ve saygın gazetelerin muhabirlerine, “Rüyam gerçekleşti, Kostantinopolis’e geldim sonunda” diyor, benim saygın gazetelerim de bu demeci yayınlıyor…
Binlerce kişinin dinlediği konserleri sırasında Yu Tu gurubunun solisti Bono, kendilerini Türkiye’ye davet ettiği için Bakan Egemen Bağış’a teşekkürlerini sununca, kalabalık yuhalamaya başlamış.
Birkaç münafığın kışkırtmasına gelmişlerdir…
Bu yazı böyle biter mi?
Bitmemesi gerek ama ben de etten kemikten yaratılmış bir canlı olduğum için sinir sistemimim bozulduğunu hissettiğimden dolayı konuyu burada kesiyorum.
Bayramı yaşadığımız kentte geçirmek ve yurttaşlık görevimiz için sandık başına gitmek üzere, tatilimizi kesip, Gaziantep’e müteveccihen yollarla düşeceğimizden, bayramdan sonraki hafta için okurlarımdan izin istiyorum.
Tüm okurlarımın bayramını kutluyor, hayırlı günler diliyorum.
|