İhtiyacı olan birilerine yardımda bulunmak, güzel bir davranış biçimidir.
Bu yardım para ile yapılabilir, malla yapılabilir, manevi yönden yapılabilir.
Yani mersedes marka eski model bir aracı olana, daha yüksek model bir mersedes araç vermek, yardım kategorisine girmez.
Günümüzde çeşitli kurumlar ve bazı varsıl kişiler tarafından çeşitli yardımlar yapılıyor.
Ancak yapılacak bu yardımlar, önceden basın kuruluşlarına bildiriliyor.
Şöyle ki; “falan kurum, filanca gün, falan saatte, falanca yerde falan filan yardımı yapacaktır.
Basın mensupları için, falan mekandan, yardımın yapılacağı o falanca yere ulaşabilmek için araçlar kaldırılacaktır.”
Yani bir davul – zurna eksik…
Aslında davul ile zurna da yardımın yapılacağı o filanca yerde hazır beklemektedir.
Yardım yapacak tüzel kişiliğin başındaki adam, ya da yardım yapacak özel kişi, yardımın yapılacağı falanca mekana geldiği anda, davulcu çomağını vuracak, zurnacı avurdunu şişirerek zurnasını üflemeye başlayacaktır.
İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır…
Neden mi?
İslamiyet ve atalarımız, sağ elin yaptığı yardımdan sol elin haberi olmaması kuralını koymuştur ama şimdilerdeki anlayış, yardım yapacaksan el alem duyacak, yoksa yaptığın yardım yardımdan sayılmaz anlayışıdır.
Sonuç olarak şimdiki yardımlar, davul – zurna eşliğinde ve sağır sultanların bile duyabileceği bir biçimde yapılıyor.
Üstelik bu tür yardım organizasyonlarına valiler, belediye başkanları, milletvekilleri, bakanlar, müftüler, çeşitli dairelerin müdürleri de katılıyor ki yardım tam bir düğün dernek biçiminde ve herkeslerin gözleri önünde gerçekleştiriliyor.
Allah’ın bir kulu da çıkıp, “sayın bakanım, sayım milletvekilim, sayın valim, sayın belediye başkanım, nedir bu şov Allah aşkına?” demiyor, diyemiyor.
Müftü bile söz alıp, “değerli Müslümanlar, dinimizde böyle bir yardım biçimi yoktur, Allah aşkına yapacağınız yardımları adam gibi yapın” demiyor ya da diyemiyor…
xxx
Babam, 90 yaşında öldü.
36 yıl imam – hatip olarak hizmet etti.
1960 yılına kadar da mahalle muhtarıydı.
1950 li yılların ortalarında Amerika tarafında ülkemize gönderilen, adına da marşal yardımı denilen süt tozu, peynir ve yağ, ihtiyacı olana dağıtılsın diye mahalle muhtarlarına teslim edildi.
Rahmetli babam, gitti kendi cebinden bir terazi aldı, amerikan yardımı olan peyniri, yağı ve süt tozunu, her aile için nüfusuna göre dağıtmaya başladı.
Bu dağıtımı da gündüzleri yapmadı. Hep akşam karanlığından sonra yaptı.
Çünkü kimsenin yardım aldığı için utanmasını istemiyordu.
Bir şey daha; anam, bizim için de süt tozu, peynir, yağ istediğinde, hiç oralı olmadı ve hep “önce mahalleye dağıtalım da” dedi.
Ve rahmetli babam o marşal yardımından bize bir lokma bir şey yedirmemeye özen gösterdi.
Yeniden günümüze gelirsek;
Şimdilerde “bal tutan parmağını yalar” cıvıklığı egemen olduğu için, davul – zurna ile yardımlar yapılıyor, bu yardımların kaymağının da kimler tarafından yendiği pek belli değil.
İnanmıyorsanız, çevrenize bir bakıverin…
|