“Çarşambayı sel aldı,
Bir yar sevdim el aldı.
Keşke sevmez olaydım,
Elim koynumda kaldı.”
Ne güzel bir Anadolu türküsüdür…
İşte her zaman Çarşamba’yı sel alacak değil ya!
Bu kez de Ankara’yı sel aldı.
Hem de Cumhuriyetin 87. yıl dönümü kutlamaları varken.
Ankara, cumhuriyetin yıl dönümünü sellercesine kutladı…
Yalnız Ankara’mı?
Bursa’yı da sel aldı.
İstanbul’u, Antalya’yı, Çanakkale’yi, İzmir’i, Kocaeli’ni de sel aldı.
Hem de daha tam kış gelmeden, sonbaharda.
Böylelikle bu kışın çok zor geçeceği de belli oldu.
İstanbul’da Cumhuriyetin 87. yıldönümü törenleri pazar gününe ertelendi ama bayram günü akşamında İstanbul semalarında 50 bin havai fişek patlatıldı.
Benim güzel Gaziantep’imde, eski bayram günleri tüm dükkanlar, hemen hemen tüm evler bayraklarla donatılırdı.
Bu 29 ekimde baktım, bayrak asanların azaldığını üzülerek gördüm ve hüzünlendim.
Biz bayramları bayram gibi kutlayan bir toplumduk.
Ne oldu bize?
İnsanlarımızda bir bıkkınlık, bir nemelazımcılık, bir ele güne karşı anlayışı…
Anlaşılmaz bir toplum olduk vesselam.
Yoksa bana mı öyle geliyor diye düşünürken, duyarlı bir dostum telefon etti, “bayraklarla donanması gereken günde kentin halini görüyor musun?” diye sordu.
Gözlemiş, ancak 10 dükkandan birinin bayrak astığını üzülerek o da görmüş.
Yanılmadığımı anladım.
Sanki yalnız Ankara’yı, İstanbul’u, Bursa’yı, Çanakkale’yi, İzmir’i, Antalya’yı, Kocaeli’ni sel almamıştı.
Benim güzel insanlarımın da beyinlerini sel alıp götürmüştü.
Benim Gazi kentimde durum böyleyse, diğer kentlerde durum nasıldır diye kara kara düşünmeye başladım.
Tarih yazarak cumhuriyeti bize armağan edenlerin kemikleri sızlamıştır diye düşünmeden edemedim.
Hamaset nutuklarıyla bir bayram daha geçirdik.
Bu arada Cumhuriyet aşıklarının bölük pörçük de olsa çeşitli kutlama faaliyetlerini de söylemeden geçmemeliyim.
Sonuç olarak, gide gide bu konudaki duyarlılığımızı yitiriyoruz galiba…
|