Yarısı dolu bardağın hep dolu tarafını görmeye çalışıyorum.
İyimser olmaya ve pozitif düşünmeye özen gösteriyorum.
Hatasız insan olamayacağı gerçeğine dayanarak, insanları olduğu gibi kabul etmeye ve onları artılarıyla değerlendirmeye zorluyorum kendimi.
Yaşamın içinde karşılaşılan birçok olumsuzlukları gördükçe, yukarıdaki biçimde tarif ettiğim için kendimi çok saf buluyorum…
Her şeyin paraya, dolayısıyla çıkara endekslendiği bir dönemde yaşıyoruz.
Toplum bu duruma birdenbire gelmedi.
Mustafa Kemal döneminden sonra ülke yönetimine soyunan politikacıların çoğunun duyarsızlığından bu duruma geldi toplum.
Sarılarak büyüdüğümüz ve bize kutsal olarak belletilen dostluk, vefa, onur, erdem gibi kavramlar ile helal kazanç, kimseyi kandırmama, yalan söylememe, haksızlık etmeme gibi her insanda bulunması gereken özellikler, uygulana gelen çirkin politikaların da ivmesiyle insanımızı böyle bir noktaya getirdi.
Kandırma, yalan söyleme, hak edilmemiş kazançla köşe dönme, “helal olsun adama” gibi övücü sözlerle özendirilir oldu.
Sahtekarlığı kurnazlık, kandırmacayı beceriklilik gibi görmeye ve yalanı doğru gibi algılamaya başladık.
Kaynağı belli olmadan, birdenbire servet sahibi olanlara “akıllı adamdı zaten” diye gıpta ile bakar olduk.
İnsanımız, kandırıldığını bildiği halde, televizyonların kimin eli kimin cebinde programlarıyla telemanyak oldu.
Hemen hemen her televizyon kanalında düzenlenen tartışma programlarına çıkarılan güya toplum mühendisleri, bırakın izleyiciyi bilgilendirmeyi, kendi aralarında hiçbir konuda anlaşma sağlayamadılar.
Birinin doğru dediğine öteki yanlış dedi.
Birinin ak dediğine öteki kara dedi.
Birinin güzel dediğine öteki çirkin dedi…
İzleyicinin zaten karışık olan kafasını daha da karıştırdılar.
Cennet ülkemin insanı bu duruma nasıl ve neden geldi diye araştırma yapan bir bilim adamına ya da toplumbilimcilerden kurulan akademik bir oluşuma rastlayamadık.
Ve benim cennet ülkemin güzel insanları sahtekarlığın, yalanın, nifakın, fitnenin, iki yüzlülüğün, kandırmacanın batağında çırpınır oldu.
Böyle bir sonuca gelindiğinde de “gemisini kurtaran kaptan”lığa soyunanların elinde ucuzlayarak duyarsızlaştı, sindi, “bal tutan parmağını yalar”ların arasında, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” noktasına geldi.
Şimdilerde, işte böyle hak etmediğimiz bir zaman diliminden geçtiğimizin ayrımına varan akıllı insanlar azalmış görünüyor.
Akıllı insanlar her geçen gün de hızla azalıyor…
Haydi gelin, bardağın hep dolu tarafını görerek iyimser olun.
Bakalım becerebilecek misiniz?
|